Türkiye Barolar Birliği Dergisi 144.Sayı

395 TBB Dergisi 2019 (144) Hakan PEKCANITEZ bir içtihadı birleştirme kararının değiştirilmesini ya da kaldırılmasını isteme yetkisini tanımak gerekir. İçtihadı birleştirme kurumunun hu- kuku kalıplaştırdığı, hukukun gelişimini önlediği ancak bugüne ka- dar verilmiş olan içtihadı birleştirme kararlarından kaçının gerçekten bu amaçla değiştirilmiş olduğuna bağlıdır. 1976 yılı sonuna kadar üç içtihadı birleştirme kararı için değiştirme kararı verildiği bu neden- le içtihadı birleştirme yolunun daha etkin şekilde işletilmesi gerektiği ifade edilmiştir. 27 Somut olaya uygulayacağı kanun hükmünün ana- yasaya aykırılığını ileri sürecek olan mahkemenin içtihadı birleştirme kararının kaldırılması ya da değiştirilmesi hakkında bu yetkiye sahip olmaması eleştirilebilir. 28 Yargıtay yeni kararlarından birisinde bozma kararından sonra ıslah yoluna başvurulması yönünde içtihadı birleştirilmesi kararının değiştirilmesine gerek olmadığına karar vermiştir. 29 27 Kuru, İçtihatların Birleştirilmesi, s. 37. 28 Kuru, İçtihatların Birleştirilmesi, s. 40-41. 29 53. Bozmadan sonra ıslah yapılması yasağının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer alan adil yargılanma hakkını zedelediği ileri sürülmüş ise de, bu yasak bireysel başvuruya taşınmış, ne var ki Anayasa Mahkemesi, Suzan Te- kin (Kavurkacı) Ve Diğerleri Başvurusu’nda (Başvuru Numarası: 2013/1932) ihlal tespit etmemiştir. Söz konusu başvuruda, başvurucu destekten yoksun kalma ve manevi tazminat davasında ıslah taleplerinin bozmadan sonra ıslah yapılamaya- cağı gerekçesiyle reddedilmesi ve yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. 9 yıl 8 ay süren yargıla- mada makul süre açısından ihlal bulan mahkeme (B. No: 2013/1932, 17.07.2014, § 66), ek dava açma hakkının bulunduğuna işaret edilerek mahkemeye erişim hakkı yönünden ihlal bulunmadığına hükmetmiştir (B. No: 2013/1932, 17.07.2014, § 53). Mahkeme bir diğer başvuruda da aynı neticeye ulaşmış ve ihlal bulunmadığına hükmetmiştir. (B. No: 2013/5934, 26.2.2015, § 61 ve § 72 ). Bu nedenle adil yargı- lanma hakkının ihlal edildiği görüşünün dayanağı kalmamıştır. 54.6100 sayılı HMK’nın 177/1 maddesinde “ıslah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir” denilmekle maddenin açık ibaresinden ıslahın yalnız tahkikatın sona ermesine yani hâkimin tahkikatın bittiğini ilan etmesine kadar mümkün olabile- ceğinin kastedilmektedir. Bu aşamadan sonra tarafların bu hakkı kullanamaya- cakları anlaşılmaktadır. 55.6100 sayılı HMK’nın temyiz hükümlerinde hükmün temyizen bozulmasından sonra da ıslahın cari olabileceğine dair açık veya gizli bir hüküm mevcut olma- masına ve aksine tahkikat ve hüküm devreleri gösterilmek suretiyle bir devre ve zaman ile sınırlama getirildiğine göre bu istisnai yolun hükmün Yargıtay’ca bo- zulmasından sonraki safhalara da genişletilerek kabul edilmesi bozma kararıyla kazanılan haklan ihlal edebileceği gibi tamamen ıslah suretiyle davanın değiştiril- mesi hâllerinde de işin sonuçlanması güçleştirir ve ıslah müessesesinden bekleni- len gayeye ve çabukluk esaslarına aykırı düşer. Her ne kadar, yeni bir usul kanu- nu yürürlüğe girmiş ise de bozmadan sonra ıslah yasağının hak ihlali olmadığına dair Anayasa Mahkemesi kararları ve yasa koyucunun 1948 t. İBK’yı bilmesine

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1