Türkiye Barolar Birliği Dergisi 145.Sayı

235 TBB Dergisi 2019 (145) Reşit KARAASLAN tek amacı yarışı kazanmak olan (A) açısından meydana gelen kazanın ve bunun neticesi olan (E)’nin ölümünün, (A) açısından hem öngörül- müş hem de kabullenilmiş, razı olunmuş bir netice olmadığı, aksine (E)’nin ölümünün, (A) açısından öngörülen ve fakat istenilmemiş olan bir netice olduğu aşikârdır; zira yarışı kazanmanın tek koşulu (A)’nın yarışı kaza yapmadan tamamlayabilmesidir. 88 Diğer bir ifadeyle ne (A)’nın gaz pedalına ilk kez bastığı an olan yarışın başladığı andan ölüm neticesinin meydana geldiği ana kadar ne de (A)’nın son kırmı- zı ışık ihlali yaptığı andan ölüm neticesinin meydana geldiği ana ka- dar yarattığı trafik güvenliğine ilişkin tehlike ve buna ilişkin kastı, tek başına (E)’nin ölümüne ilişkin de kastının kabul edilmesi sonucunu anlaşıldığı üzere yaklaşık 140 km hızla, 154 promil alkollü olarak olay mevkiine geldiğinde alkollü olması ve ehliyetinin işinin bir parçası olması sebebiyle ehli- yetine el konulmasını istemediğinden ayrıca yanındaki arandığını bildiği arka- daşının yakalanmaması amacıyla kendisine yeterli mesafeden alınmış önlemlerle birlikte yapılan dur ikazlarına rağmen hızını hiç azaltmadığı, bu şekilde seyret- tiğinde kendisine müdahalede bulunulacağını ve müdahalede bulunan polis memurlarından birine çarpıp ölümüne yol açabileceğini öngörmesine rağmen, yakalanmamak için eylemine devam edip seyrini sürdürmekle meydana gelecek neticeyi kabullendiği anlaşılmakla, sanığın eylemini olası kast ile işlediği ve olası kast hükümleri uygulanmak suretiyle cezalandırılması yerine suç vasfında yanıl- gıya düşülerek, bilinçli taksir hükümleri uygulanmak suretiyle, mahkûmiyetine karar verilmesi, bozmayı gerektirmiştir.” Yar. 12. CD, 18.12.2014, E: 2014/12325, K: 2014/26027: “Olay tarihinde gece saat 01:15 sıralarında emniyet müdürlüğüne gelen ihbarda sanığın idaresinde bulunan otomobilde yüklü miktarda uyuşturu- cu olabileceğinin bildirilmesi üzerine görevli polis memurlarının yol ayrımında barikat kurdukları, aracıyla kontrol noktasına gelen, dur ihtarına uymayan sa- nığın, görevlilerce silah ile uyarı atışı yapmalarına rağmen yine durmayarak ba- rikatı geçtiği ve müşteki polis memurunun da bulunduğu uygulama noktasına geldiği, bu sırada polislerin tepe lambaları açık olan araçları ile yolu kapatacak şekilde durup el fenerleri ile sanığı uyardıkları, ancak sanığın durmayarak kendi beyanına göre 140 km, müştekinin ve tanığın beyanına göre aracın hızının 160 km olacak şekilde müştekinin bulunduğu banket kısmına aracı sürmesi üzerine, müş- tekinin gelen araçtan korunmak ve kendisini korumak için banketin kenarına attı- ğı, bu esnada vücudunda hayat fonksiyonlarını orta derecede etkileyecek şekilde yaralandığı olayda; ilgili iddianamede sanık hakkında yaralama suçundan dava açıldığı ve mahkemenin yaralama eylemini TCK’nın 44. maddesi kapsamında de- ğerlendirdiği oysa yaralanan mağdurun şikayetinin devam ettiği olayda sanığın idaresindeki araçla güvenlik önlemi alınıp defalarca dur ihtarına rağmen uyarıla- ra uymayıp 140-160 km hızla olay yerinden kaçmak için müştekinin üzerine aracı sürerek meydana gelecek zararı öngörmesine rağmen eyleme devam ettiği olayda olası kastın unsurlarının oluştuğunun gözetilmemesi suretiyle yazılı şekilde hü- küm kurulması, kanuna aykırıdır.” 88 Jäger, in: JA 2017, s. 787; Krell, in: HRRS 2018, s. 241; Momsen, in: KriPoZ 2018, s. 90 vd.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1