Türkiye Barolar Birliği Dergisi 145.Sayı

309 TBB Dergisi 2019 (145) Emin KOÇ da ters orantı ” olduğu ifade edilmektedir. 34 Bu görüşün esas alınması, anayasanın anacak yasalarla uygulandığı ve anayasa kurallarının doğ- rudan uygulama alanı bulmadığı yorumunu da zorunlu kılmaktadır. 35 Ancak Anayasa’nın da geniş anlamda kanun kavramı içerisine girdiği dikkate alınırsa Anayasa’nın da bağlayıcı ve doğrudan uygulanabilir olduğunu söylemek gerekir. Çünkü esas olan kanuna değil hukuka uygunluktur. İYUK m. 2 ile idari yargı yetkisinin – kanuna değil - huku- ka uygunluk denetimi maksadıyla kullanılacağı vurgulanmaktadır. 36 Doğrudan uygulanabilir olması için daha özelde de anayasal normun açık, ayrıntılı ve somut olması da aranacaktır. 37 Sonuçla Anayasa’nın normlar hiyerarşisinde en üst norm olması, hükümlerinin anlaşılır ve belirgin olması koşuluyla doğrudan uygulanmasını gerektirmektedir. Kanun ve diğer alt normlar (düzenleyici işlemler) ihtiyaç duyuldu- ğu ölçüde somutlaştırma ve detaylarını ortaya koyma fonksiyonuna sahip olduğu için anayasa hükümlerinin doğrudan uygulanabilirliği kabul edilmelidir. 38 Anayasa Mahkemesi de başvurulacak kanun yolu 34 Akıllıoğlu, İnsan Hakları, s.53. 35 Lütfi Duran, “Anayasa, Kanun ve Hâkimler”, Özel Galatasaray Yüksek İktisat ve Ti- caret Okulu Dergisi , S.4, 1970, s. 274(Aktaran, Can, s.340, dn.969); Şanlı Atay, s.296. 36 Can, s.341. 37 Akıllıoğlu, Savunma Hakkı, s.88. Bu görüş ve diğer tartışmalar için bkz. Şanlı Atay, s.298. 38 “İdari işlemlere karşı başvurulacak kanun yolu veya varsa idari makamın ve başvuru sürelerinin gösterilmesi gerekmekte olup, bu gereklilik ise ilgili makam- ların takdirinde olmayıp, en üst hukuki norm olan Anayasanın bağlayıcılığının zorunlu bir sonucudur. Bu nedenle, Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrası, ayrı bir yasal düzenlemeyi gerektirmeyen, doğrudan uygulanabilir nitelikte bir kural olup, öncelikle uygulanma zorunluluğu vardır. Buna göre; yasama, yü- rütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve ku- ruluşlarının işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak idari mercileri ve ka- nun yolları ile sürelerini belirtmeleri zorunludur”. Danıştay, 4. D, E 2005/2134, K 2006/2156, KT 13.11.2006, http://www.kazanci.com/kho2/ibb/giris.html, (20.11.18). Ayrıca bkz. Danıştay, 10. D, E 2005/1607, K 2007/2429, KT 09.05.2007, http://www.kazanci.com/kho2/ibb/giris.html, (20.11.18); Danıştay, 10. D, E 2006/2232, K 2007/6691, KT 31.12.2007, http://www.kazanci.com/kho2/ibb/ files/10d-2006-2232.htm, (20.11.18); Danıştay, 10. D, E 2006/7298, K 2008/7138, KT 27.10.2008, http://www.kazanci.com/kho2/ibb/giris.html, (24.12.2018) (Ka- rarlara işaret eden, Şanlı Atay, s.303-304), Danıştay, VDDK, E 2011/40, K 2011/594, KT 12.10.2011, http://www.kazanci.com/kho2/ibb/giris.html, (24.12.2018); Da- nıştay, VDDK, E 2010/310, K 2012/98, KT 21.03.2012 http://www.kazanci.com/ kho2/ibb/giris.html, (24.12.2018). Danıştay’ın güncel bir içtihadı da bu yönde- dir: “Devletin, işlemlerinde, bireylerin hangi kanun yolları ve mercilere başvu- racağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu düzenleyen Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının, ayrı bir yasal düzenlemenin varlığını gerektirmeyen,

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1