Türkiye Barolar Birliği Dergisi 145.Sayı

342 Türk Hukuku’nda Devlet İşlemlerine Karşı Başvuru Yollarını Gösterme Yükümlülüğü çırılması durumunda davanın süreaşımı nedeniyle ret edilemeyeceği, genel dava açma süresinin geçerli olacağı yorumundan daha ileri bir yorumu benimsemiştir. Bir taraftan dava açma süresinin mutlaka gösterilme gerekliliği bir taraftan dava açma süresinin hak düşürücü süre olması ortalama, makul bir çözümü zorunlu kılmaktadır. Kanımızca dava açma süresi- nin özel veya genel olması tali bir durumdur. Dava açma süresi tebliği izleyen günden başladığına göre hak arama hürriyeti usulüne uygun tebliğ ile başlayacaktır. Bu nedenle anayasal gerekliliği yerine getir- meyen ve başvurulacak kanun yolları, mercilerini ve süresini içerme- yen bir tebliğ usulüne uygun bir tebliğ olarak kabul edilemeyeceği için dava açma süresinin başlamadığı kabul edilmelidir. Bu usuli işlemin ihlaline bu kadar ağır bir yaptırım gerekmesi kuralın anayasal öne- minden kaynaklanmaktadır. Ancak bu görüşün de dava açma süresini belirsiz hale getirmesinden dolayı uygulama kabiliyeti yoktur. Belki dava açma süresi gösterilmeyen idari işlemler açısından dava açma sü- resi geçtikten sonra bir defaya mahsus tekrar başladığı kabul edilebilir. Böylece kişinin süresi içinde dava açamadığı hallerde ikinci bir dava davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı belirtilmiş; 03.10.2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle Anayasa’nın 40. maddesine ekle- nen ikinci fıkrada ise, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu ifade edilmiştir. Anayasa’da yer alan düzenlemeler, normlar hiyerarşisinde aynı düzeyde yer aldı- ğından bu kuralların birbirine üstünlüklerinden söz etmek mümkün olmamakla birlikte, Anayasal normlar değerlendirilirken normun kabul edildiği tarihe bakı- larak yorum yapılabilmesi mümkündür. Bu kapsamda, her ne kadar Anayasa’nın 125. maddesinde, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı belirtilmişse de; 40. maddeye eklenen fıkrayla idari işlem- lerde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağının ve süreleri- nin belirtmesi zorunluluğu getirildiğinden, kişilere bildirilen idari işlemlerde baş- vuru süresi ve başvuru yerinin de gösterilmesi gerekmektedir. Dava açma süresi- ni başlatacak olan Anayasa’nın amir hükmü gereğince başvuru mercii ve süresini de gösteren yazılı bildirimdir. Bunun dışındaki yazılı bildirimler, Anayasa’nın 40. maddesinin amir hükmüne uygun olmadığından, dava açma süresi işlemeye başlamaz. Bu itibarla, Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, baş- vuru süresi yanlış bildirilen işlemlerin ilgilisine tebliği dava açma süresini başlat- mayacağından, bu tür davalarda dava açma süresinin geçmesinden sonra açılan davalar süre yönünden reddedilmeyip işin esasının incelenmesi gerekmektedir. Danıştay, 13. D, E 2015/50, K 2018/357, KT 09.02.2018, https://www.memurlar . net/haber/742422/idari-isleme-karsi-basvuru-yollari-ve-suresi-gosterilmedigi-ta kdirde-dava-acma-suresi-islemez.html, (12.11.18); Yine aynı yönde Danıştay, 13. D, E 2014/3745, K 2014/3772, KT 26.11.2014, http://www.kazanci.com/kho2/ ibb/files/13d-2014-3745.html, (12.11.18)

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1