Türkiye Barolar Birliği Dergisi 145.Sayı

445 TBB Dergisi 2019 (145) Meltem ERTUĞRUL / Gülşah YILMAZ uygulaması bakımından müphem ve duraksama yaratan hususlarda istemiş oldukları izahatın, her mükellefe ayrı ayrı verilmesi yerine, aynı durumda bulunan tüm mükelleflere aynı anda ve tek işlemle duyurulmasının sağlan- masıdır. Davaya konu edilen işlemlerin düzenleyici işlem niteliğinde olup olmadığının tespitinde, işlemin adının ne olduğundan öte, içeriğinin nitele- mesinin yapılması önem arz etmektedir. Kamu gücüne dayanılarak kurulan, kesin ve yürütülmesi zorunlu, yani etkili olan ve düzenleyici olma niteliğini kural koymasından aldığı için normatif değer taşıyan düzenleyici işlem ni- teliğindeki davaya konu sirkülerin, 2575 sayılı Kanun’un 24. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi uyarınca Danıştay›da davaya konu edilmesinde ve Dairece davanın esasının incelenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığın- dan, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bu nedenle bozulması- nı gerektirecek nitelikte görülmemiştir”. 70 Dolayısıyla sirküler ve özelgeler belirtilen nedenlerden dolayı hu- kuken bağlayıcılığı olan düzenlemeler gibi kabul edilmektedir. Bu ne- denle veraset ve intikal vergisinin uygulamasında da ilgili sirküler ve özelgelere uygun olarak hareket edilmesi gerekecektir. Yukarıda belir- tilen sirküler ve özelge bu noktada mirası reddeden mirasçının TTK m. 1494/1 uyarınca korunan hakkını hukuka aykırı olarak çiğnemektedir. Kanaatimizce ölüme bağlı hayat sigortasında lehtar olan mirasçı- dan mirası reddetmesi durumunda sigorta tazminatı terekeye dahil edilmeyeceğinden veraset vergisi alınmamalıdır. Bu durumda mirası reddeden mirasçıdan ivazsız intikal vergisinin alınması gerektiği ka- bul edilebilir. Netice itibariyle halihazırdaki yasal düzenlemeler birbirleriyle çelişmektedir. Bu çelişkinin çözümü ise vergi hukukuna ilişkin dü- zenlemelerin ticaret hukukuna ilişkin düzenlemelere uygun bir şekil- de yapılmasıdır. Normlar hiyerarşisi bakımından TTK. m. 1494/1’in sirküler ve özelgeden daha üstün konumda olduğu şüphesizdir. Bu nedenle ölüm rizikosuna bağlı hayat sigortası sebebiyle elde edilen si- gorta tazminatından bu tazminatın terekeye dahil bir değer olmadığı kabul edilerek ve TTK m. 1494/1’de yer alan düzenlemeye uyularak vergi kesintisi yapılmalıdır. 70 Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu, 01.10.2014 T., 2014/534 E., 2014/841 K. (www.sinerjimevzuat.com.tr ).

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1