Türkiye Barolar Birliği Dergisi 145.Sayı

499 TBB Dergisi 2019 (145) Seda KALEM rıştığı bir hal almıştır. İstanbul Barosu bünyesinde örgütlenen farklı gruplar 1970’lerden itibaren Baro yönetimi için birbirleriyle yarışmış, bazen bölünerek çoğalmış bazen koalisyonlar kurarak birleşmişlerdir. Bu gruplaşmalar hiçbir zaman salt mesleki meseleler üzerinden oluş- mamış, Baro içindeki örgütlülük her dönemin siyasi ve toplumsal tar- tışmalarının, ideolojik kamplarının izini taşımıştır. Bu çalışma da, meslek örgütündeki bu ayrışmanın takibi üzerin- den İstanbul Barosu’nun çekişmeli siyasi tarihinin kısa bir özetini sun- mayı hedeflemektedir. Bu hedef dâhilinde, 1976-2018 yılları arasında gerçekleşen Baro seçimleri, katılan ve kazanan grupların öne çıkar- dıkları siyasi duruşları ve mesleki meseleler ile toplumsal meseleleri nasıl harmanladıkları üzerinden bir söylem analizine tabii tutulmuş- tur. Ağırlıklı olarak Milliyet gazetesinin elektronik arşivinin Baro’da seçimlerin yapıldığı tarihler üzerinden taranması sonucu oluşturulan bu kronolojide, özellikle de Baro başkan adaylarının seçim öncesinde ve sonrasındaki konuşmalarının dönemin siyasi bağlamıyla nasıl iliş- kilendiğine bakılmıştır. Bu ilişkilenmede özellikle üzerinde durulan husus ise mesleğin kurucu kimliği olan Kemalist rejimin savunucu- luğu rolünün, mesleğin en eski ve en güçlü örgütündeki farklı müca- deleler içerisinde nasıl yeniden ve her defasında daha da güçlenerek ortaya çıktığıdır. Gerçekten de gerek küresel ve yerel siyasetin gerekse meslek içi siyasetin farklılaştığı tüm dönemler boyunca, İstanbul Ba- rosu yönetimleri ağırlıklı olarak Cumhuriyet rejiminin ve inkılapların savunucusu olma rolüne tutunmaya devam etmiştir. Kemalist rejimi savunma misyonu zaman zaman komünizm tehdidi karşısında Baro- nun sol siyasete yakınlığına tepki olarak canlanırken zaman zaman ise siyasal İslam’ın yükselişi karşısında dirilmiş ve Baronun duruşunu ta- nımlamıştır. Son dönemlerde ise, özellikle son on yıldır ülkede her alanda ar- tan ve her türlü ilişkiyi belirler hale gelen otoriterlik karşısında, İstan- bul Barosu da giderek daha görünür bir biçimde kendini Cumhuriyet değerlerine, Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip çıkmayı görev edin- miş bir muhalefet odağı olarak konumlandırmıştır. O kadar ki, 2018 Baro seçimini kazanan Mehmet Durakoğlu açık açık hukukun siya- set, siyasetin ise hukuk olduğunu belirtirken, İstanbul Barosu’nu da siyasi iktidarın özellikle rejim karşıtı söylemleri ve uygulamaları kar- şısında toplumun sığınabileceği bir “mabet” olarak tanımlamıştır. Bu

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1