Türkiye Barolar Birliği Dergisi 145.Sayı

513 TBB Dergisi 2019 (145) Seda KALEM da yine aynı tartışmanın sonucudur. Yukarıda da bahsedildiği gibi, ÇAG’ın içinden doğan Önce İlke grubunun çıkış noktasını, Cumhu- riyet rejimine ve Atatürk ilke ve inkılaplarına, özellikle de yükselen siyasal İslam tehdidi karşısında, daha fazla sahip çıkma sorumluluğu oluşturmuştur. Son dönemde ise Türkiye siyasetinin son 17 yılını tek başına ikti- darda kalarak şekillendiren AKP hükümeti ile İstanbul Barosu arasın- daki ilişkinin özellikle de 2007 sonrası giderek gerginleştiği görülmek- tedir. 2002 yılında tek başına iktidara gelen AKP ile Baro arasında ilk yıllarda ciddi bir uyuşmazlık yaşanmamıştır. Bunun en önemli nedeni, siyasi iktidarın ilk döneminde AB süreci ile de bağlantılı olarak gerek yasalarda gerekse adalet teşkilatında gerçekleştirdiği ve Türkiye hu- kuk tarihinin ikinci yargı reformu olarak anılan kapsamlı değişiklik- lerdir. Bu dönemde avukatlık mesleğine yönelik de önemli yasama fa- aliyetleri gerçekleşmiş ve 1969 tarihli Avukatlık Kanunu’nda özellikle de 2001, 2004 ve 2008 yıllarında ciddi değişiklikler yapılmıştır. 55 Ancak 2007 yılında meşhur 367 kararının yarattığı siyasi krizin etrafında ge- lişen toplumsal huzursuzluk -Cumhuriyet mitingleri-, askeri tedirgin- likler -27 Nisan e-muhtırası- ve yargısal ikilemler -AKP’ye karşı açılan kapatma davası- sonucunda ilk dönemdeki olumlu siyasi atmosfer bir daha geri gelmemek üzere zedelenmiştir. Bu tarihten itibaren Öİ-ÇAG yönetimindeki İstanbul Barosu’nun giderek daha görünür kıldığı siyasi kimliğinin de artan bir şekilde la- iklik ve milliyetçilik merkezli rejim savunuculuğu rolü üzerinden ta- 55 2001 yılında avukatlığın yargının kurucu unsurlarından biri olarak tanımlanması ve sadece yargı organlarının değil “emniyet makamları, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar, noterler, sigorta şirketleri ve vakıflar”ın da avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olması konusunda sorumlu tutulması, mesleğin hukuk alanındaki ye- rini güçlendirici değişikliklerdir. Aynı tarihte, “hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak” fillerini TBB’nin asıl görevleri arasına ekleyen düzenleme de bir yandan mesleğin ilkeleri- nin yeniden tanımlanması anlamına gelirken diğer yandan baroların siyasi geliş- melere ne kadar müdahale edebileceği sorusunu da yeniden düşünmeyi gerekli kılmaktadır. 2004 yılında getirilen “Sosyal Yardım ve Dayanışma Fonu” ile 2008 yılındaki değişiklikler ile “esas sermaye miktarının beş katı veya daha fazla esas sermayesi bulunan anonim şirketler ile üye sayısı yüz veya daha fazla olan yapı kooperatifleri için” getirilen sözleşmeli avukat bulundurma zorunluluğu da gene avukatı güçlendiren, mesleğin faaliyet alanını genişleten düzenlemeler olarak dü- şünülebilir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1