Türkiye Barolar Birliği Dergisi 146.Sayı
174 Türk Hukukunda Üçüncü Kişi Yararına Sözleşme ve Hukukî Niteliği Konusunda ... farklı olan bu iki alacak hakkı sebebiyle bir alacaklılar çokluğu hali söz konusudur. 99 Öğretide bir görüş bu alacaklılar çokluğu halinin müteselsil alacaklılık olduğunu ileri sürmektedir. 100 Ancak öğretide çoğunluk görüşü isabetli olarak müteselsil alacaklılık görüşüne karşı çıkmaktadır. 101 Zira vaadettiren kendisine ifayı talep edemediği, vaa- deden ise yalnızca lehdara ifa ile borçtan kurtulabildiği için, bu durum müteselsil alacaklılığın en temel iki özelliğine aykırılık teşkil etmek- tedir. 102 Bu nedenle öğretide isabetle sui generis bir alacaklıların çokluğu halinin mevcut olduğu görüşü kabul edilmektedir. 103 Fakat vaadeden ve vaadettiren anlaşarak tam üçüncü kişi yararına sözleşmenin yalnız- ca lehdar yararına bir alacak hakkı doğuracağını, vaadettirenin ayrıca alacaklı olmayacağını, dolayısıyla üçüncü kişinin tek başına alacaklılık halinin söz konusu olacağını kararlaştırabilirler. 104 Bunun yanında va- adettirenin kendi alacak hakkı üzerindeki tasarruf yetkisi, birlikte ala- caklılık halinin lehdarın tek başına alacaklı olduğu bir hale dönüşmesi sonucunu doğurabilir. Bu durumda vaadettiren, içeriği lehdara ifayı talepten ibaret olan alacak hakkını, vaadeden ile bir ibra sözleşmesi yaparak sona erdirmektedir. 105 Vaadettirenin alacak hakkının sona er- mesi ile lehdar sözleşmenin tek alacaklısı haline gelir. Belirtmek ge- rekir ki, vaadettirenin alacak hakkını bir üçüncü kişiye devretmesi 106 de lehdar ile olan birlikte alacaklılık halini sona erdirir. Fakat lehdar ile alacağı devralan arasında birlikte alacaklılık ilişkisi doğacağı için lehdarın tek başına alacaklı hale geldiğini söylemek mümkün olmaz. 99 Dörner, s. 171; RGRK/Ballhaus, BGB 328, N. 28. 100 Hellwig, s. 311. 101 Krauskopf, s. 350; Oğuzman/Öz, s. 443;WilhelmRütten, Mehrheit vonGläubigern, Mohr Siebeck, Tübingen 1989, s. 181; Hadding, AcP 171, s. 413; Oertmann, 335/2; Fikentscher/Heinemann; s. 186; Palandt/Grüneberg, 335/1; İstanbul Şerhi/Öz, TBK 129, N. 35. 102 Raab, s. 478; Rütten, s. 181; Koller, s. 1288. Bkz. “Ancak bu halde vaadettiren ile üçüncü kişi, vaadedene karşı müteselsil alacaklı sıfatına sahip olmazlar. Zira bu- rada üçüncü kişi veya vaadettiren, borcun içlerinden birine değil, sadece üçüncü kişiye ifa edilmesini isteyebilirler. Dolayısıyla gerek eksik gerekse tam üçüncü kişi yararına sözleşme olsun, borcun ancak üçüncü kişiye ifası istenebilir”. Yarg. 11. HD E 2016/13448 K 2018/5013 T 9.7.2018 (kazanci.com; Erişim Tarihi: 31.05.2019). 103 Tandoğan, s. 69; Raab, s. 478; Münchener Kommentar/Gottwald, BGB 335, N. 1. Müteselsil alacaklılık taraftarı olan Hellwig, kanun koyucunun bir istisnayı dü- zenlemeyi unuttuğunu ileri sürerek üçüncü kişi yararına sözleşmedeki alacaklılar çokluğu bakımından bir örtülü boşluğu işaret etmektedir. Bkz. Hellwig, s. 311. 104 Akyol, s. 11. 105 Hellwig, s. 323. 106 Vaadettirenin alacak hakkını temliki yönünde bkz. Ruppert, s. 39 vd.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1