Türkiye Barolar Birliği Dergisi 146.Sayı

290 Strasbourg Kararlarındaki Karabataklar:(Toplumsal) Cinsiyet Stereotipleri farklı muamele ile kadınların korunması amaçlanmaktadır. Burada karşımıza yine klasik zayıf kadın/güçlü erkek stereotipleri ve bu ste- reotipler üzerine kurulu hukuki düzenlemeler çıkmaktadır. Ancak Mahkeme’nin söz konusu farklı muameleyi ayrımcılık yasağının ihlali olarak değerlendirmekle yetindiği ve kararlarında henüz tanımadığı bu stereotiplerden bahsetmediği görülmektedir. Son olarak, Mahkeme’nin 2004 yılında vermiş olduğu Ünal Te- keli - Türkiye 46 kararına ilişkin kadın başvurucu, yerel mahkemelerin kendisine yalnızca evlenmeden önceki soyadını kullanmasına izin vermemelerinin özel hayatın korunması ve ayrımcılık yasağı kapsa- mında bir hak ihlali teşkil ettiğini iddia etmektedir. Bunun üzerine ta- raf devlet, toplumsal gerçekler göz önüne alındığında cinsiyete dayalı farklı muamelenin objektif ve makul bir gerekçesinin bulunduğunu belirterek, kadınların yarısından fazlasının kısıtlı bir ekonomik özgür- lüğe sahip olduğunu ve bu nedenle kocanın soyadına dayalı ortak bir soyadı kullanımının kadının ailedeki konumunu güçlendirmeye yö- nelik olduğunu; buna ek olarak, ortak soyadı vasıtayla kamu düzeni- ni sağlamaya yönelik meşru bir amaç güttüklerini ileri sürmektedir. Mahkeme ise taraf devletin, kocanın soyadının otomatik olarak aile soyadı olarak kabul edilmesini yasalarla öngören tek ülke olduğunu, diğer deyişle bu konuda Avrupa Konseyi’ne üye devletler arasında bir konsensüs bulunduğunu ve bu müdahalenin erkeğin aile içerisin- de sahip olduğu geleneksel rolden kaynaklandığını vurgulamaktadır. Mahkeme’ye göre, hükümet tarafından ileri sürülen argümanlar cin- siyete dayalı farklı muamele için yeterli bir gerekçe oluşturmamakta ve Sözleşme’nin 8. maddesiyle beraber düşünüldüğünde 14. maddeye aykırılık teşkil etmektedir. Görüldüğü üzere, Mahkeme bu kararında da erkeğin evin reisi olduğu stereotipinden kaynaklanan farklı mua- melenin objektif ve makul bir gerekçeden yoksun olduğu ve bu neden- le ayrımcılık yasağı kapsamında hak ihlali oluşturduğu yönünde karar vermiş bulunmaktadır. Yukarıda örnek olarak ele alınan kararlardan anlaşılacağı üzere, Mahkeme’nin henüz stereotip kavramını kullanmaktan uzak olduğu 46 Ünal Tekeli - Türkiye, BN:29865/96 (2004). Bu karar üzerine Türkiye’de yaşanan gelişmelerin kısa bir değerlendirmesi için bkz. Nazlı Hilal Demir, “The Surname of Married Women: An Everlasting Problem,” Fasikül Dergisi , C.9, S.88, 2017, s.10- 13.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1