Türkiye Barolar Birliği Dergisi 146.Sayı
297 TBB Dergisi 2020 (146) Nazlı Hilal DEMİR meyerek verdiği kararın gerekçesini eksik bıraktığı görülmektedir. Söz konusu davada, TEDAŞ bünyesinde güvenlik görevlisi olarak işe alı- nan başvurucu kadının, insan kaynakları birimi tarafından ‘ erkek olma ’ ve ‘ askerlik görevini tamamlamış olma ’ şartlarını taşımadığı gerekçesiyle bu göreve atanamayacağı konusunda bilgilendirildiği anlaşılmakta- dır. Kadın olduğu ve bu nedenle güvenlik görevlisi olarak çalıştırıla- mayacağı iletilen başvurucuya gerekçe olarak da şehir merkezlerinden uzakta bulunan kırsal alanlardaki depo ve trafo merkezlerini, gelebi- lecek saldırılara, yangına ve sabotaj durumlarına karşı koruma görev- lerinin bulunduğu, ayrıca güvenlik görevlilerinin geceleri de çalışmak suretiyle herhangi bir saldırı karşısında silah ve fiziksel güç kullanmak zorunda oldukları belirtilmektedir. Sayılı nedenlerle, güvenlik görev- lisi kadrosuna alınmasının uygun olmadığı düşünülen başvurucu ka- dının, iç hukuk yollarını tüketmek suretiyle davayı Mahkeme’nin önü- ne taşıyarak, bu muamelenin Sözleşme’nin 8. maddesiyle birlikle 14. maddesi uyarınca cinsiyet ayrımcılığı teşkil ettiği konusunda şikâyetçi olduğu görülmektedir. Mahkeme bu başvuru üzerine kararında, ulusal makamların ka- dınların söz konusu risklerle yüzleşemeyecekleri ve bu yöndeki so- rumlulukları üstlenemeyecekleri gerekçeleri ile hareket ettiklerini; ancak kadınlara isnat edilen bu yetersizliklere ilişkin olarak inandırıcı bir açıklamada bulunamadıklarını ortaya koymaktadır. Dava dosya- sında, kadın başvurucunun TEDAŞ’ta güvenlik görevlisi olarak mes- leğinin gereklerini cinsiyeti nedeniyle icra edemediğine yönelik hiçbir somut delil bulunmamakta olup, taraf devletin bu muameleye ilişkin olarak başvurucunun kadın olmasının dışında, herhangi bir inandırıcı neden ileri sürmediği görülmektedir. Bu nedenle, söz konusu farklı muamelenin meşru bir amacı bulunduğunun kanıtlanamamış olması gerekçesiyle Mahkeme, dava konusu farklı muamelenin cinsiyet te- melli ayrımcılık yasağının ihlali anlamına geldiğine ve Sözleşme’nin 8. maddesi ile beraber 14. maddesinin ihlal edildiğine karar vermektedir. Görüldüğü üzere başvurunun konusunu oluşturan, silah ya da fi- ziksel güç kullanmak ve zor koşullarda çalışmak için yetersiz olduğu düşünülen ‘ zayıf kadın ’ stereotipine dayalı söz konusu muamele tama- mıyla ayrımcı bir nitelik taşımaktadır. Taraf devletin bu müdahaleye ilişkin olarak savunmasında açıkça cinsiyet stereotiplerine dayalı ge- rekçeler ileri sürmüş olduğu görülse de Mahkeme’nin, taraf devletin
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1