Türkiye Barolar Birliği Dergisi 146.Sayı
301 TBB Dergisi 2020 (146) Nazlı Hilal DEMİR cinsiyet stereotipine dayandığı görülmektedir. Bu bağlamda Mahke- me, başvurucuya ödenecek tazminat miktarında indirime gidilmesi- nin altında objektif gerekçelerin değil; yalnızca cinsiyet stereotipleri- nin bulunduğundan bahisle bu muamelenin cinsiyet temelli ayrımcılık yasağının ihlalini oluşturduğu ve nitekim Sözleşme’nin 8. maddesi ile bağlantılı olarak 14. maddesinin ihlal edildiği yönünde karar vermiş bulunmaktadır. Bu kararın en güçlü bölümlerini ise mutabık görüşte yer alan sa- tırlar oluşturmaktadır. Tolstoy ve Rousseau’nun eserlerinden alıntılar yapan Yargıç Yudkivska, yazarlarca kaleme alınan cahilce düşüncele- rin, yargıçlar tarafından ileri sürüldüğünde ortaya çıkacak sonuçların son derece endişe verici olacağını belirtmektedir. Yargıca göre, cinsi- yet stereotiplerinin ya da toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin geleneksel düşüncelerin, rasyonel bir şekilde gerçekleştirilen yargı süreçlerinde yeri yoktur ve söz konusu cinsiyet stereotipleri asla mahkeme salonla- rında kendilerine yer bulmamalıdır. Nitekim kadınların yüzyıllar bo- yunca adeta bir üreme makinası olarak görüldüğü ve bu düşüncenin 21. yüzyılda halen etkisini kaybetmemiş olduğu anlaşılmaktadır. Zira Yargıca göre, Mahkeme’nin önüne gelen bu başvuruda söz konusu cinsiyet stereotiplerinin yargı kararlarını etkilediği ve bu durumun tek başına başvurucunun Sözleşme’de güvence altına alınan haklarını ih- lal ettiği açıktır. Bahse konu olaya bakıldığında, başvurucuya ödenecek tazminat miktarında indirime gidilmesinin asıl gerekçesini, kadın olan mağdurun iki çocuğa sahip olması ve üreme yeteneğini kaybetmiş ol- ması nedeniyle cinsel hayatının artık kendisi için önemli olmayacağı düşüncesi oluşturmaktadır. Diğer deyişle, yerel mahkemenin kararını kadın cinselliği ve üreme arasında bir bağ kurmak suretiyle cinsiyet stereotiplerine dayalı önyargılar üzerine kurmuş olduğu anlaşılmak- tadır. Yargıca göre, bu durum yalnız başına cinsiyet temelli ayrımcılık yasağının ihlal edildiği anlamına gelmektedir. Şöyle ki mevcut stere- otiplerin yargı kararlarını etkilediğinin tespit edilmesi, karşılaştırıla- bilirlik testi gibi başka testlere gerek duyulmaksızın, Sözleşme’nin 14. maddesinin ihlali açısından yeterli görülmelidir. Söz konusu süreci bir bütün olarak değerlendirmek gerekirse, ye- rel yargı kararında dayanılan gerekçelerin cinsiyet stereotipleri üzerine kurulu olduğu ve Mahkeme’nin de bunu ortaya çıkarmak için başarılı bir yöntem izlediği ortaya koyulmalıdır. Bu kararın, son zamanlarda
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1