Türkiye Barolar Birliği Dergisi 146.Sayı

43 TBB Dergisi 2020 (146) Tolga YILDIRIM nu düşünsek dahi, bahse konu kararlar takriben tüm kararların ¼’üne denk gelecektir. Kaldı ki bu varsayımların mübalağalı olduğu da sa- rihtir. Yukarıdaki sayısal verilere ek olarak, tartışmanın hukuki boyutu- nu da ele almak gerekir. Adli hataların affı meşrulaştıran bir neden olduğu yukarıda ortaya konmuştur. Ayrıca adli hata, bir kişi için bile gerçekleşmiş olsa, -başka bir deyişle bin suçlu yerine bir tane masum gereksiz yere hapse atılsa- bile af, kullanılması meşrulaşan bir me- kanizma olarak tezahür etmektedir. Ancak affa ihtiyaç kalmayacak biçimde hukuk düzeni içerisinde adli hataları giderecek bir dizi me- kanizma mevcuttur-ki bunlardan en önemlisi, olağanüstü bir kanun yolu olan yargılamanın yenilenmesi müessesesidir. Gerekçede bu hu- susa ilişkin şu ibareler bulunmaktadır: “Örgütün hukuk sitemini [sis- temini] kullanarak gerçekleştirdiği haksızlıklar ve mağduriyetlerin, “yargılamanın yenilenmesi ve diğer kanun yollarıyla” giderilmesi de hukuken mümkün olmamıştır.” Bu husus da gerekçede havada kalan bir başka argümandır. Yargılamanın yenilenmesi ve diğer kanun yol- larının neden işletilemediği sarahaten belirtilmemektedir. Eğer burada kastedilen, bir ceza dosyasında sanık lehine delillerin mevcut olmama- sı ya da yeni olay veya delillerin ortaya konulamamasıysa, bu mantık yürütmesi neticesinde kamuoyunda bütün mahkeme kararları üzerin- de şüphe uyanması gibi bir durum hâsıl olacaktır. Bu durumun ceza adaletine olan inanca menfi bakımdan tesiri kaçınılmazdır. Bununla beraber, teklif sahiplerine göre, bahis konusu örgütün hiyerarşisine tabi hâkim ve savcılar 2006-2016 yılları arasında vermiş oldukları hukuka aykırı kararlar ve usulsüz tutuklamalarla tutuklu ve hükümlü sayısında ülkemizin dünyada yedinci, Avrupa’da birin- ci sırada yer almasına neden olmuşlardır. Bahse konu örgüt mensup- ları tarafından yargı eliyle yapılan haksızlıklar yadsınmamakla bir- likte, gerekçede belirtilen 2006 yılı öncesinde ne kadar adil bir ceza hukuku sistemine sahip olduğumuzun da sorgulanması ve belki de Türkiye’nin -kendi tarihsel bütünlüğü içinde- ceza adaletinin toplum- daki hatalı algılanışından kaynaklı bir “Ceza Hukuku” sorunsalı olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Yine teklif sahipleri gerekçenin devamında, cezaevlerinin dolulu- ğundan bahisle, kanun teklifine meşru bir temel oluşturmak istemiş-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1