Türkiye Barolar Birliği Dergisi 147.Sayı
114 Dava Şartı Arabuluculuk Üzerine Bazı Düşünceler sevk edilmemiş olan hallerde, esas itibariyle ihtiyarî arabuluculu- ğu baz alan, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun konuyu düzenleyen hükümleri, kıyasen uygulanma alanı bulacaktır getiren veya aşırı derecede zorlaştıran etkisiz ve sonuçsuz bir sürece neden olma- dıkça hak arama hürriyetinin özüne dokunduğu söylenemez. Dava şartı olmanın bir sonucu olarak arabuluculuğa başvuru bir zorunluluk arz etmekte ise de bu zorunluluk yalnızca arabuluculuğa başvuru ile sınırlı olup arabuluculuk süreci- nin işleyişi ve sonucu üzerinde taraf iradelerinin egemen olduğu açıktır. Taraflar istedikleri zaman süreci sonlandırabilecekleri gibi, süreç sonunda anlaşmaya va- rıp varmamak konusunda da tercih hakkına sahiptirler. Anlaşmaya varılamaması hâlinde ise, uyuşmazlığın çözümü için yargı yoluna başvurulması mümkündür. Bu bakımdan Kanun’un arabuluculuk süreci ve sonucu yönünden taraf iradeleri- ni esas aldığı görülmektedir. Arabulucuya başvurulmamış olması sebebiyle dava şartı yokluğundan usulden reddedilen bir davanın dava şartına ilişkin eksikliğin tamamlanmasından sonra tekrar açılması da mümkündür. Bu yönüyle dava şartının yerine getirilmemesi se- bebiyle davanın bir kere usulden reddedilmiş olması, uyuşmazlığın yargı önüne taşınmasını engellememektedir. Diğer taraftan uyuşmazlık çözüm süreci ve dava süreçlerinin uzun sürmesi özel- likle işçi bakımından ciddi hak kayıplarının doğmasına sebebiyet verebilecektir. Arabuluculuğun dava şartı olduğu iş uyuşmazlıklarında arabuluculukta geçecek süreler 7036 sayılı Kanun’un 3. maddesinin (10) numaralı fıkrasında düzenlen- miştir. Buna göre, arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itiba- ren üç hafta içinde sonuçlandıracak, bu süre zorunlu hâllerde en fazla bir hafta uzatılabilecektir. Arabuluculuk sürecinin zorunlu hâller dâhil en fazla dört hafta içinde bitirileceği dikkate alındığında arabuluculukta geçecek süreler nedeniyle işçilik hak ve alacaklarının elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaştığı ve hakkın elde edilmesi bakımından geçmesi muhtemel sürenin makul kabul edilemeyecek şekilde uzadığı söylenemez. Benzer şekilde, arabuluculuk sürecinde zamanaşımı veya hak düşürücü sürelerin dolması veya dolmak üzere olması dava hakkının kullanılmasının zorlaşmasına veya tamamen engellemesine sebebiyet verebilecektir. Bu husus dikkate alınarak 7036 sayılı Kanun’un 3. maddesinin (17) numaralı fıkrasında arabuluculuk bü- rosuna başvurulmasından sonra son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen süreçte zamanaşımının duracağı ve hak düşürücü sürelerin işlemeyeceği düzen- lenmiştir. Bu durumda arabuluculuğun, zamanaşımı veya hak düşürücü süreler nedeniyle dava hakkının kullanılmasını olumsuz yönde etkileyeceği de ileri sürü- lemez. Bu itibarla itiraz konusu kuralın hakkın özünü zedeleyen bir yönünün bulunma- dığı ve kural ile getirilen sınırlamanın ulaşılmak istenen amaç için elverişli ve ge- rekli olduğu anlaşılmaktadır. Kanun’da sınırlama aracının sınırlama amacına uy- gun ve orantılı şekilde kullanılmasını sağlayacak yasal güvencelere yer verildiği ve amaç ile araç arasında makul bir dengenin gözetildiği görüldüğünden kuralda, ölçülülük ilkesine de aykırılık bulunmamaktadır….” Anayasa Mahkemesi, sözü edilen kararında, dava şartı arabuluculuğa başvurunun, yargılama giderleriyle de ilişki kurulmak suretiyle ilk toplantıya katılma zorunlulu- ğunu da içerdiğini öngören Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun, 18/A maddesinin 11. fıkrasında öngörülen düzenlemeyi, tümüyle göz ardı etmiş; hak arama özgürlüğü bağlamında, buna ilişkin herhangi bir irdeleme ve değerlen- dirmede bulunmamıştır.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1