Türkiye Barolar Birliği Dergisi 147.Sayı
133 TBB Dergisi 2020 (147) Süha TANRIVER konumuna kavuşur (HUAK m.18, II/son cümle). Burada vurgulanma- sı gereken temel husus, icra edilebilirlik şerhi verdirilmiş olan anlaşma belgesinin, tüm hususlar bakımından değil, sadece cebrî icra yoluyla yerine getirilebilme açısından ilâmlarla eşdeğer bir konumda bulun- duğudur. Dolayısıyla, sözü edilen belge, ilâmlara özgü bir nitelik olan maddî anlamda kesin hüküm gücünden (HMK m. 303) tümüyle yok- sundur. Mahkemenin, icra edilebilirlik şerhi verdirilmesi istemi hakkında- ki kararlarına karşı, gidilebilecek olan kanun yolu, istinaftır (HUAK m.18, III, c.3). Taraflar, icra edilebilirlik şerhi istemiyle ilgili olarak ve- rilmiş bulunan mahkeme kararlarına karşı, icra edilebilirlik şerhinin verilmesi işi, bir çekişmesiz yargı işi olduğu için, bu kararın öğrenil- mesinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, istinaf yoluna başvura- bilirler (HMK m.387). İstinaf incelemesini gerçekleştiren bölge adliye mahkemesinin, bu bağlamda vereceği kararlar kesindir. Hukuk Mu- hakemeleri Kanunu’nun 362. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendin- de, ilk derece yargı yerlerinin çekişmesiz yargıya ilişkin işlerde vermiş olduğu kararlara karşı, istinaf yoluna müracaat edilmesi halinde, böl- ge adliye mahkemelerince, istinaf incelemesi sonucunda verilecek olan bu kararlara karşı temyize gidilemeyeceği, açıkça ve kesin bir biçimde hükme bağlanmıştır. Anlaşma belgesine, icra edilebilirlik şerhi verilmesi için, mahke- meye yapılacak olan başvuru ile bunun üzerine verilecek kararlara karşı, ilgili tarafından istinaf yoluna gidilmesi hâlinde, alınacak olan karar ve ilâm harcı, nisbî değil; maktudur (HUAK m.18, III, c.4). Anlaş- ma belgesine, icra edilebilirlik şerhinin verdirilmiş olması, özü itiba- riyle mahkeme dışı sulh sözleşmesi konumunda bulunan bu belgenin, mahkeme içi sulha dönüşmesi ve dolayısıyla ona bağlanmış bulunan davayı, ayrıca bir mahkeme hükmüne ihtiyaç kalmadan, doğrudan doğruya sona erdirme şeklinde somutlaşan bir etkinin ortaya çıkması- na sebebiyet vermez. Çünkü Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 313. maddesi uyarınca, mahkeme içi sulh, görülmekte olan bir davanın ta- raflarının, aralarındaki hukukî ilişkiden kaynaklanan uyuşmazlığı ya da şüpheli bir durumu sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda karşılıklı fedakârlıkta bulunmak suretiyle gerçekleştirmiş oldukları bir sözleşmedir. Arabuluculuk faaliyeti bir yargılama faaliyeti, bu faaliye- ti sevk ve idare eden arabulucu da hâkim konumunda değildir.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1