Türkiye Barolar Birliği Dergisi 147.Sayı

152 Roma ve Türk Hukuku’nda Aile Fideikomisi (Fideicommissum Familiae Relictum) Kavramı tirilmediği konusunda sınırlı bir kontrol sağlanmaktaydı. Burada vak- feden; bağışlama veya vasiyetini yaparken, bağışlananın şart olunan mükellefiyeti yerine getirebilmesi için, “ multa ” 39 denilen, para cezası yaptırımının uygulanmasını isteme yetkisini haiz idi. 40 Böyle bir yaptırım neticesi olarak, lehine bağışlamada bulunulan korporasyondan, vakfedenin malı geri alınabilmekte idi. Geri alınan bu mal, bağışlama yapanın mirasçılarına verilmekte idi. 41 Her ne kadar “ multa ” adını taşıyan bu müessese, vakfın lehine bağışlamada bulu- nulan şahıs üzerinde bir yaptırım olarak gözükmekte ise de, esasen, vakfın amacını temin ve idame hususunda, herhangi bir tedbirin alın- masına hizmet etmemekteydi. Zira korporasyonlardan, bağışlanan mallar geri alınıp mirasçılara iade edildiğinde, vakıf münasebeti orta- dan kalkmakta idi. Böylelikle, söz konusu mallar, mirasçıların patrimo- nium ’ 42 una girmiş bulunuyordu. 43 and Roman Law: A Comparison of Method”, Cambridge Law Journal , Vol.38, No.1, (April 1979), s.118-147. 39 Multa: Magistra’ların ve İmparatorluk Dönemi’nde büyük memurların, zaptu rapta müteallik olmak üzere verdikleri emirlere itaat etmeyen kimselerden aldık- ları ceza idi. Miktarları önceleri hayvan, daha sonra maden külçesi ve nihayet basılmış para olarak tayin edilmekteydi. Umur, Lügat, s. 138. Multa hakkında detaylı bilgi için bkz. Halide Gökçe Türkoğlu, Roma Hukukunda Suç ve Ceza, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2017, s.82-83 ve dn.28. 40 Köprülü, s. 481. 41 Klasik Roma Hukuku, gerek ölüme bağlı tasarruflara, gerekse sağlararasında ya- pılan hukuki muamelelere mükellefiyet yüklenmesine izin veriyordu. Fakat ön- celeri ya kamunun yararına ya da tamamıyla dini nitelikte olan mükellefiyetler, daha ziyade vasiyetnamelerin muhtevasını teşkil eder ve özellikle legatum’lara ilave edilirlerdi. Mirasçı nasbı halinde de, mükellefiyet yüklenip yüklenmediği hususu tartışmalıdır. Roma’da mükellefiyet hususi bir ferdin menfaati için yük- lenemediği gibi, bugünkü hukukun aksine, mükellefiyetin yerine getirilmesi için ilgilisine bir dava hakkı da tanınmış değildi. Ancak mükellefiyet kavramı, Corpus Iuris Cvilis’de bugünkü şeklini aldı ve kendi niteliğini izah eden modus kavramı ile anılmaya başlandı. Kemal Tahir Gürsoy, “Ölüme Bağlı Tasarruflarda Şart ve Mükellefiyetler”, AÜHFD, C. 10, S. 1-4, 1953, s. 458-459. 42 Patrimonium: Cumhuriyet Dönemi’nde bir aile reisine ait olan ve ailenin brüt mamelekini teşkil eden malların toplamı idi. İmparatorluk Dönemi’nden itiba- ren, aile fertleri nisbi de olsa bir özerklik elde etmiş oldukları için, hür bir Roma vatandaşına ait olan malların toplamı anlamına gelmekteydi. Klasik Dönem’de patrimonium, bir şahsa ait olup, para ile değerlendirilebilen alacaklar ve ayni hak- lar da dâhil, bütün hakları içermekteydi. Yalnız o dönemde mamelek içine, hak sahibinin borçları dâhil edilmemekteydi. Umur, Lügat, s. 153. 43 Köprülü, s. 481.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1