Türkiye Barolar Birliği Dergisi 147.Sayı
174 Roma ve Türk Hukuku’nda Aile Fideikomisi (Fideicommissum Familiae Relictum) Kavramı riyle oluşan, tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır. Nitekim, MK’nın aile vakfına ilişkin düzenlemesi, “Üçüncü Fasıl / Aile Malları” başlığı altında yer almaktaydı. 118 MK md.322 “ (1) Aile efradının talim ve terbiyesine, teçhiz ve muave- netine ve bunlara mümasil gayelere muktazi masarifin tediyesi için; eşhas ve miras hukukuna dair olan hükümlere tevfikan, aile vakıfları tesis olunabilir. (2) Bir malın veya bir hakkın devir ve ferağ edilememek üzere bir aileye tah- sisine ve aile efradı arasında tarzı intikaline dair her türlü tasarruf memnu- dur. Bu tarzda tasarruf tesisat ihdasi fikri ile dahi mezcolunamaz” hükmünü içermekteydi. Bu maddenin ikinci fıkrası, MK’nın, 468 ve 469. maddelerinde yal- nız bir dereceli olarak kabul edilmiş bulunan “fevkalade ikame (art- mirasçı atama)” 119 müessesesine istisnai bir hüküm teşkil etmekte ve bir malın devir ve ferağ edilmemek üzere bir aileye tahsisine ve aile arasında intikal tarzına ait tasarruflar anlamına gelen, çalışma konu- muzu oluşturan, “ fideicommissum familiae ”yi men etmekteydi. Zira aile vakfı tesis edilince, vakfa tahsis edilen mallar, aile efradına değil, tü- zel kişiliğine ait olmaktadır. Aile efradı, vakfa tahsis edilen mallardan, ancak vakıf senedinde gösterilmiş sınırlar dairesinde, intifa ve istifade ederler. Hatta, vakfa tahsis edilen mallar, vakfın menfaati icap ettirdi- ği takdirde satılarak, yerine başka mallar alınabilir. Halbuki bir malın ferağ edilememek üzere bir aileye tahsisine ve aile efradı arasında in- tikaline müsaade edilmiş olsa idi, bu mal tahsis edildiği ailenin veya 118 Medeni Kanun, geniş anlamda aileyi düzenlerken, ailenin ekonomik bakımdan güçlü bir birlik görünümünde olmasını sağlamak üzere, aileye özgü bir malvarlığı oluşturabilme imkânı yaratmıştır. Bu düzenlemenin amacının; aile içinde ekono- mik yardımlaşma ve dayanışmanın sağlanması, aile mallarının parçalanmaktan korunması ve bunların ekonomik bakımdan verimli işlere özgülenmesinin sağ- lanması, kısacası, ailenin ekonomik bakımdan kuvvetlendirilip, sağlam temellere dayandırılması olduğu ifade edilmektedir. Turgut Akıntürk/Derya Ateş, Türk Medeni Hukuku, Aile Hukuku, İkinci Cilt, Beta Yayınevi, Ocak 2019, s. 459. 119 Fevkalade ikamede, lehine tasarruf yapılan şahıs, tasarruftan yararlanır; fakat öl- düğü zaman veya iktisaptan belirli bir süre sonra mansup (atanmış) mirasçı veya muayyen mal vasiyeti lehdarı sıfatı ile iktisap etmiş olduğunu, namzede devret- meye mecburdur. Demek ki, ilk mansup mirasçı veya muayyen mal vasiyeti leh- darı, tasarruftan belirli bir süre yararlandıktan sonra, namzet denilen şahıs fayda- lanır. Tasarrufu yapan, aynı mükellefiyeti namzede tahmil edemez (yükleyemez). Yani mütevali (ardışık) fevkalade ikame caiz değildir. Şakir Berki, “Türk Medeni Kanununda Miras Hukukunun Esasları”, (Miras Hukuku), AÜHFD , C.31, S.1, 1974, s.321.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1