Türkiye Barolar Birliği Dergisi 147.Sayı

329 TBB Dergisi 2020 (147) Esra TEKİN Uluslararası toplum, uluslararası işbirliği ve mutlak eşitlikten ziyade eşitler arası eşitlik anlamına gelen nisbi eşitlik ilkeleri doğrultusunda hareket etmelidir. 75 SONUÇ İklim mültecileri, çevresel mülteciler veya başka ifadelerle dokt- rinde ele alınan bu konu yasal bir statüye oturtulmadığı gibi bu ko- nuda terminolojik bir birlik de söz konusu değildir. Hatta bazı yazar- larca bilinçli olarak bu kişiler için “mülteci” ifadesi kullanılmamaya çalışılmaktadır. Çünkü bu kişiler 1951 Cenevre Sözleşmesi kapsamına girmemektedirler. Bu konuda Avustralya ve Yeni Zelanda gibi iklim olayları açısından tehlike teşkil eden yerlere coğrafi olarak yakın ülke- lere başvurular yapılmış olup, bu başvurular 1951 Sözleşmesi kapsa- mına girmediğinden reddedilmiştir. Bazı durumlarda iklim olayları sebebiyle ülke tamamen yok ola- bileceğinden bu kişilerin korunma ihtiyacı açıktır. Özellikle deniz seviyesine yakın ülkelerde iklim olayları sebebiyle deniz seviyesinin yükselmesi ve ülkenin tamamen sular altında kalması söz konusu ola- bilecektir. Bu ülkelerin vatandaşlarının tabiiyet durumu belirsizleşe- cektir. Bu kişilerin korunmasını sağlayabilmek amacıyla uluslararası hukuk doktrininde çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bir görüşe göre, 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi’ndeki zulüm kavramının nedenleri genişletilmeli ve iklim olayları sebebiyle menşe ülkelerini terk etmek zorunda kalan insanlar da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Bir çö- züm önerisine göre yapay adalar inşa edilip bu kişilerin buraya yerleş- tirilmesi sağlanmalıdır. Ancak kanaatimizce bu önerinin gerçekleştiri- lebilmesi oldukça zordur, çünkü sağlık hizmetleri, tarım, elektrik gibi edilmektedir. Dolayısıyla koruma sağlayacak ülkenin yükünün bölüşülmesi açı- sından taraf devletlerce bir fon oluşturulmalıdır. İklim mültecilerini kabul eden devlet mali açıdan sıkıntılar yaşayabilecektir. Nitekim Cenevre Sözleşmesindeki mülteci koruması bireysel olup, statü tanıyan devlet kitlesel akınların aksine fa- hiş parasal yükümlülüklere maruz kalmamaktadır. Bu sebeple kanaatimizce fon oluşturulması isabetli olacaktır. 75 Hiçbir ülkenin kitlesel akınlarla tek başına mücadele etmek zorunda kalmaması amacıyla 17 Aralık 2018 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Global Com- pact on Refugees (Mülteciler için küresel mutabakat)’ı onaylamıştır. Bu raporda mülteci krizlerinde tüm dünyanın sorumluluğu üstlenmesi gerektiğine değinil- miştir. Bkz. https://www.unhcr.org/gcr/GCR_English.pdf, (10.01.2020), s.7.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1