Türkiye Barolar Birliği Dergisi 149.Sayı
125 TBB Dergisi 2020 (149) Selçuk ÖZTEK / Sema TAŞPINAR AYVAZ / Serdar KALE son cümlesinde dikkati çeken husus sadece bozma kararına uyulma- sından sonra ortaya çıkan hukuki durumla ilgilidir. Oysa istinaf ince- lemesi üzerine kaldırılan kararlardan sonra da dosya ilk derece mah- kemesinin önüne gitmiş ve ilk derece mahkemesi tahkikata devam etmiş olabilir. Bu halde de tahkikata devam edileceği için ıslah yapı- labilecektir. Kaldı ki, bu husus değişik ikinci fıkranın ilk cümlesinde açıkça belirtilmiştir. Bu noktada sorulması gereken soru, kaldırma kararından sonra bozmaya uyma gibi bir hukuki durumun ortaya çıkıp çıkamayacağı- dır. Bilindiği gibi, bölge adliye mahkemesinin HMK m. 353, f. 1 (a) bendi gereğince duruşma yapmadan dosya üzerinden vereceği karar- lar kesindir. Bu fıkra gereğince karar kaldırılıp ilk derece mahkemesi- ne gönderilmişse, bu durumda ilk derece mahkemesinin uyma veya direnme benzeri bir karar verebilmesi mümkün değildir. Bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararı üzerine ilk derece mahkemesinin ke- sin olan bu karar çerçevesinde işlem yapması gerekmektedir. Şu hâlde hukukumuzda, kaldırma kararı sonrasında ilk derece mahkemesin- ce uyma kararına benzer bir karar verilemeyeceği için, değişik ikinci fıkranın son cümlesi sadece Yargıtay’ın bozma kararı sonrası verilen uyma kararları bakımından bir düzenleme getirmiştir. Hemen belir- telim ki, her ne kadar bölge adliye mahkemesinin kararı Yargıtay’ca bozulur ve bölge adliye mahkemesince bozmaya uyma kararı verilebi- lirse de, HMK m. 357 gereğince istinaf aşamasında ıslah yapılamaya- cağı için bu yönde bir değişiklik (bölge adliye mahkemesinin bozmaya uyma kararından sonra istinaf aşamasında ıslah yapılabileceğine yö- nelik) fıkrada yer almamıştır. Yukarıda bahsedilen meselenin ağır basan yönü, bozma kararın- dan sonra tahkikata devam edilmişse tahkikat tamamlanıncaya kadar ıslahın yapılabilecek olmasıdır. Bu kabul, yargılamanın amacı olan maddi gerçeğin temel alınması suretiyle sübjektif hakların tesisi ilkesi- nin de bir sonucudur. Bozmaya uyma kararından sonra ıslah yapılamayacağını belir- terek davacıya veya davalıya yeni dava açmasını salık vermek, hem yargılamanın az önce bahsedilen amacına hem de usul ekonomisine aykırılık teşkil edecektir. Kaldı ki kimi durumlarda yeni dava açılarak da olsa hak kayıplarının önüne geçebilmek mümkün olamayabilecek- tir. Şu hâlde yapılan değişiklik tasvip edilebilir.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1