Türkiye Barolar Birliği Dergisi 149.Sayı

22 Başkanlık Sisteminde Koalisyonlar tır. 63 Kanaatimizce, koalisyon inşasını teşvik eden en uygun kurum- sal model, başkanın geniş anayasal yetkilere sahip olduğu ve fakat bu yetkiler üzerinde etkili ve kurumsallaşmış kontrol mekanizmalarının oluşturulduğu bir modeldir. Başkanın anayasal yetkileri aşırı zayıf ol- duğunda, partiler muhalefette kalarak başkanın muhtemel başarısızlı- ğını sonraki seçimlerde oylarını artırmak için basamak olarak kullan- mak isteyebileceklerdir. Bu durumda, parlamentodan gerekli desteği elde edemeyen başkanlar, anayasayı ihlal etme pahasına, çeşitli dayat- malarla taleplerini gerçekleştirmeyi deneyebilmektedir. Pereira/Melo’nun da belirttiği gibi, çok partili başkanlık demok- rasileri arasında en başarılı örneklerin, güçlü başkanlık yetkilerini Kongre’nin karşı yetkileri ile dengelemiş ülkeler olması rastlantı de- ğildir. 1990’lı yılların başında; anayasal tasarımlarındaki sözde kusur- lar (geniş başkanlık yetkileri, efektif parti sayısının yüksekliği ve parti sistemindeki parçalanmayı teşvik eden seçim sistemleri) nedeniyle başarısızlığa mahkûm olduğu düşünülen Brezilya, Uruguay ve Şili gibi ülkeler, oluşturdukları geniş kapsamlı koalisyon hükümetleri ile günümüzde başkanlık sisteminin en başarılı örnekleri arasında değer- lendirilmektedir. Bu ülkeler aynı zamanda, yürütme erki üzerinde et- kin denetim yeteneğine sahip, oldukça güçlü parlamentolara sahiptir. Buna karşın, o dönemde en zayıf yürütme erkine sahip ülkeler olarak 63 Nitekim başkanın anayasal yetkileri ile koalisyon hükümetlerinin oluşumu ve işleyişi arasındaki bağlantıyı araştıran istatistiksel çalışmalar da birbiri ile çelişki- li sonuçlar ortaya koymaktadır. Bunker’in sunduğu bulgular, başkanın anayasal yetkileri genişledikçe koalisyon hükümetleri ile karşılaşılma ihtimalinin azalacağı görüşünü desteklemektedir (Bunker, s. 108). Başkanlık sistemlerinde kabine istik- rarını etkileyen unsurları araştıran Martínez-Gallardo da başkanlara bahşedilen güçlü kararname yetkilerinin kabine istikrarsızlığına yol açtığını belirtmektedir (Cecilia Martínez-Gallardo, “Out of the Cabinet: What Drives Defections From the Government in Presidential Systems?”, Comparative Political Studies, Vol. 45, No. 1, Y. 2012, s. 78-79). Keza Chaisty/Power’ın ölçümlerine göre, güçlü veto yetkisine sahip olan bir azınlık başkanın kabinesini bir tek partiden oluşturma ihtimali, veto yetkisi bulunmayan bir azınlık başkana göre % 46 oranında daha fazladır (Chaisty/Power, s. 13). Öte yandan Freudenreich’in Latin Amerika’daki 13 başkanlık demokrasisini baz alarak yaptığı ölçümler, siyasa değişimi üzerinde güçlü bir bağımsız etkiye sahip olmayan başkanların azınlık hükümetleri ile yö- netme ihtimalinin daha yüksek olduğunu göstermektedir. Diğer bir deyişle, baş- kanın kararname yetkisi güçlendikçe, azınlık hükümetlerinin ortaya çıkma ihti- mali azalmaktadır (Freudenreich, s. 93-94). Alemán/Tsebelis’in ölçümlerine göre de başkanın anayasal yetkileri genişledikçe, partilerin kabineye girme ihtimali az da olsa artmaktadır (Alemán/Tsebelis, s. 19).

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1