Türkiye Barolar Birliği Dergisi 150.Sayı
119 TBB Dergisi 2020 (150) Dilaver NİŞANCI yoksun kalabilecekleri ile zorla götürme koşulları konusunda kapsam- lı bir hükme ihtiyaç bulunmaktadır. Diğer taraftan Kanun’da sayılan hastalıklar güncel değildir, her ne kadar Kanun, hastalıkları sayma ya- nında yeni hastalıklara yönelik tedbirleri alma yükümlülüğünü Sağlık Bakanlığı’na vermiş olsa da hastalıkları sayma usulünden vazgeçip meselenin dinamizmine uygun olarak bu konuda yetkiyi Bakanlığa bırakmak uygun olacaktır. Tüm bu söylenenler ışığında bizce doğru olanı Kanun’u tamamen yenilemektir. Her ne kadar olağanüstü hâl ilanı en son çare olarak düşünülmesi gereken bir husus olsa da ihtiyaç duyulması durumunda Olağanüs- tü Hal Kanunu, Anayasa’nın kendisine biçtiği rolü karşılamaktan çok uzaktır. Olağanüstü halin her türü için ayrı ayrı geçerli olmak üzere, Anayasa’nın 15’inci maddesindeki ilkeler doğrultusunda temel hak ve hürriyetlerin nasıl sınırlanacağını veya nasıl durdurulacağını, halin gerektirdiği tedbirlerin nasıl ve ne suretle alınacağını, kamu görevlile- rine ne gibi yetkiler verileceğini, görevlilerin durumlarında ne gibi de- ğişiklikler yapılacağını ve olağanüstü yönetim usullerini düzenlemesi gereken bu Kanun, çok az hüküm içermektedir. Kanun’daki en göze çarpan sorun; sokağa çıkma yasağı ve bu yöndeki sınırlamaları şiddet hareketleriyle sınırlı olarak düzenlemiş olması, tehlikeli salgın hastalık nedeni için bu tedbire yer vermemiş olmasıdır. Bu büyük bir çelişkidir ve ivedilikle giderilmelidir. Salgın hastalık durumunda alınması gereken tedbirlerin, kimler tarafından, hangi sürelerle, hangi koruyucularla ve hangi denetim- lere tabi olarak yerine getirileceği konusu belirgin değildir. Yetkile- rin bazıları Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda, bazıları İl Özel İdaresi Kanunu’nda, bazıları da Olağanüstü Hal Kanunu’nda yer almaktadır ki, dağınık olan bu hükümlerin giderilmesi, uygulamanın netleştiril- mesi gereklidir. Tehlikeli salgın hastalıklarla mücadele konusundaki mevzuat öy- lesine belirsiz, çelişkili ve geneldir ki bu sorun Cumhurbaşkanı karar- nameleri ve genelgeler gibi normlar hiyerarşisinde alt sıralarda yer alan normlarla çözülmeye çalışılmaktadır. Mücadelenin duruma göre kişisel ve siyasal haklara müdahale edilmesini gerektirdiği dikkate alındığında bu denli önemli bir yetkinin kararnamelerle, genelgelerle düzenlenmesi Anayasa’ya ve hukuk devleti ilkelerine uygun olma- yıp, yapılacak her türlü düzenlemenin kanunla ortaya konması gerek- liliği son derece açıktır.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1