Türkiye Barolar Birliği Dergisi 150.Sayı

256 Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair 7251 Sayılı Kanun Hakkında ... de Bilim Komisyonuna karşı büyük ve vahim bir haksızlık teşkil eden böyle bir eleştirinin nasıl ileri sürülebildiğine doğrusu bir anlam verememekteyiz ”. 8 Bilim Komisyonunun da belirttiğimiz eleştirilerin bir kısmıyla, özellikle yargılama alt yapısı, insan unsuru, kanundaki yeknesaklık ve hukukî güvenliğin bozulmasına ilişkin değişikliklerin bir bölümü (örneğin, parasal sınırlar konusundaki kanunda HMK istikrarlı ve sabit bir sistem kabul etmişken tekrar belirsiz rakamlara dönülmesi gibi 9 ) ve benzeri noktalarda bizlerin görüş ve eleştirilerine katıldığı anlaşılmaktadır. 10 Bu sebeple, eleştirilerimiz bir bütün olarak dikkate alınmalıdır. En önemlisi bilim komisyonunun hazırladığı taslak önce Adalet Komisyonu ardından Mecliste görüşülerek kabul edildikten sonra, hepimiz için uygulanacak kanun hükümleri haline gelmektedir. Bununla birlikte, çok temel akademik noktalarda ve açık çelişkilerde, en azından bunların Bilim Komisyonunca da değerlendirilmesini veya teklifte bulunacak irade nezdinde dikkat çekilmesini beklemek hukuk adına haklı bir beklentidir; göz göre göre bilinen bir yanlışın sürdürül- mesini haklı kılacak bir gerekçe olmamalıdır. Bu eleştirilerimizin önemli bir kısmını bugün ve sadece bu deği- şiklik için de yapıyor değiliz. Yıllardan beri bu eleştirilerimizi yap- maktayız; ayrıca 6100 sayılı HMK’nın kanunlaşma aşamasında da bu 8 Selçuk Öztek/Sema Taşpınar Ayvaz/Serdar Kale, “Hukuk Muhakemeleri Kanu- nu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında 20 Mart 2020 Tarihli Ka- nun Teklifi’ne İlişkin Bazı Açıklamalar ve Kanun Teklifinin Değerlendirilmesi”, TBBD 2020 Temmuz-Ağustos (149), s. 83. 9 Kanundaki parasal sınırların her yıl değişen, takibi güç, karışıklığa, zaman ve emek kaybına yol açan, hukukî güvenliğe aykırı şekilde düzenlenmesinin kimin icadı olduğu, HMK’da bu sorun giderilmişken kimin tekrar bu sorunlu yapıya dönmeyi önerdiği açıkçası belirsizdir. Çünkü değerli yazarların makalesinden an- lıyoruz ki, değişiklikle ilgili Bilim Komisyonunun hâkim ve akademisyen üyeleri bu yanlış yönteme tamamen karşıdır (Öztek/Taşpınar Ayvaz/Kale, s. 86). Zaten neredeyse tüm doktrin de bu konuda aynı görüştedir; avukatlar da bu belirsizlik- ten şikâyetçidir. O zaman hukukun ve yargının temel unsurları hâkim, avukat, öğretim üyeleri böyle hukuku zorlayan bir düzenlemeye karşıysa, hangi güç (ve en önemlisi de hangi gizemli maksatla) bu tasvip edilmeyen değişikliği yapmak- tadır? Kimseye faydası olmayan ve kimsenin paylaşmadığı bu yanlıştan neden dönülememektedir? Hem Kanunun asıl yapıldığı sıradaki hem de değişiklik ka- nununun Bilim Komisyonunun da görüşü ve önerisi varken neden ilerleme kay- dedilememektedir? Geriye bir tek, yargı bürokrasisinin ısrarı akla gelmektedir. Yargının tüm bileşenlerinin fayda görmediği, yanlış bulduğu bu yöntemde ısrar edenlerin de amacının ne olduğu belirsizdir. Gerçekten ilginç ve insan aklını zor- layan bir durumla karşı karşıya bulunmaktayız. 10 Öztek/Taşpınar Ayvaz/Kale, s. 92.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1