Türkiye Barolar Birliği Dergisi 150.Sayı

273 TBB Dergisi 2020 (150)  Hakan PEKCANITEZ / Oğuz ATALAY / Muhammet ÖZEKES rı, süreci ve sonuçları bakımından da aydınlattıktan sonra mahkemece sulh ve arabuluculuğa teşvik edileceği açıklaması getirilmiştir. Oysa, zaten bu iki konuda teşvik edebilmek için, ne olduklarının da belir- tilmesi, sonuçlarının doğal olarak açıklanması gerekmektedir; bunlar yapılmadan gerçek ve ciddî bir teşvikten de söz edilemez. Bu, yorum kuralları arasında haydi haydi, evleviyet kuralının da bir gereğidir. Kaldı ki, uygulamada çoğu kez şeklen yapılan bu teşvik, getirilen bu hükümle birlikte gerçekten yapılacak da değildir. Bu değişiklikler de sıklıkla yapılan yorum kurallarını göz ardı etme, sonuç vermeyecek ifade düzeltmesi yapma hatası ile uygulamayı kanun hükmünü açarak düzeltme gibi gereksiz ve yararsız çaba, burada da tipik bir örneği ile karşımıza çıkmaktadır. Daha önce de belirttiğimiz üzere, burada kanundaki çelişkili dü- zenleme ve değişikliklerin yeterince tartışılmadan kabul edilmesinin çarpıcı bir örneği ile de karşılaşmaktayız. Belirttiğimiz üzere aslında gerek yokken 140. maddede, sulhe ve arabuluculuğa teşvik ifadesi yetersiz görülerek sulh ve arabuluculuğun esasları, süreci ve hukukî sonuçları hakkında aydınlatarak sulhe veya arabuluculuğa teşvik edil- mesi düzenlenmiş, cümle uzatılmıştır. Ancak, bu değişikliğe ihtiyaç duyularak önemli görülmüş ve uygulamanın gerçekten bu ifade ek- lenerek düzeleceği ve sorunun da çözüleceğine inanılmışsa, “sulh ve arabuluculuğa teşvik eder” şeklinde aynı yönde ifadelerin yer aldığı, basit yargılama usûlünde ön incelemeyi düzenleyen 320. maddede ne- den böyle değişiklik yapılarak açıklama getirilmemiştir? Bu hüküm- leri uygulayan mahkemeler, yazılı yargılama usûlünde özensiz dav- ranırken basit yargılama usûlünde daha özenli mi davranmaktadır? Bu noktada, basit yargılama usûlünde hüküm olmayan hallerde yazılı yargılama usûlü hükümlerinin uygulanacağını (m. 322) söylemek de mümkün olmaz. Çünkü, burada basit yargılamada özel düzenlenen açık bir hüküm vardır. Kanun koyucunun birinde düzenleme yapıp diğerinde yapmaması halinde özel hüküm olması sebebiyle atıf hük- münden yararlanılamaz. Bu durumda yazılı yargılama usûlünde sulh ve arabuluculuğa teşvik daha uzun cümleler ve açıklama ile yapılırken basit yargılama usûlünde ise sadece basit bir teşvikle yetinileceği gibi, hukuken ve mantıken izahı zor bir durum ortaya çıkacaktır. Görül- düğü üzere değişiklik hem gereksiz hem de özenli hazırlanmadığını gösteren şekilde çelişkili ve eksiktir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1