Türkiye Barolar Birliği Dergisi 150.Sayı

79 TBB Dergisi 2020 (150) Güven YARIMBATMAN deyişle bahse konu suçlardan mahkûm olanlar daha önce olduğu gibi infaz kurumunda üçte ikisini geçirdikten sonra koşullu salıverilmeden yararlanabileceklerdir. Kanun’un getirdiği bir başka önemli değişiklik geçici 6. madde- de yer almaktadır. Bahse konu düzenleme 5275 sayılı Kanun’un 105/A maddesinde denetimli serbestlik için öngörülen süreyi bir yıldan üç yıla çıkarmış ancak yine bazı suçlar bakımından istisna getirmiştir. Dolayısıyla Kanun, burada da tıpkı 5275 sayılı Kanun’un 107. madde- sinde yaptığı gibi suçludan değil suçtan giderek bir ayrım yaratmıştır. Kanun’un getirdiği bu düzenlemeler ve yarattığı istisnalar, Kanun’a yönelik eleştirilerin de odağında yer almaktadır. Eleştiriler ise Kanun’un infazda eşitliği gözetmemesi noktasında toplanmakta- dır. Gerçekten de Kanun’da yapılan bu değişikle aynı cezayı alan iki mahkûmdan biri Kanun’daki koşullu salıverilme ve denetimli ser- bestlik hükümlerinden yararlanarak tahliye olabilecekken, bir diğeri sadece mahkûm olduğu suç türü nedeniyle cezasını çekmeye devam edecektir. Kanun’un tutukluları kapsamına almaması da bir başka eksiklik olarak değerlendirilebilir. Zira ceza infaz kurumlarındaki doluluğu azaltma ve Covid-19 salgınının infaz kurumlarında yayılmasını en- gellemeyi amaçlayan Kanun, cezası mahkeme kararıyla sabit olan mahkûmları kapsadığı halde, ceza infaz kurumlarındaki mevcudun yaklaşık üçte birini teşkil eden ve suçu sabit olmayan tutukluları kap- samamaktadır. Şu haliyle Kanun’un Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenen hu- kuk devleti ilkesi ile Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırı olduğu ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edile- bileceği söylenebilir. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin hukuk devleti ve eşitlik ilkesine aykırılık nedeniyle iptal ettiği çok sayıda kararı mev- cuttur. Mahkeme daha önce de açıkladığımız veçhile özellikle şartla salıverme niteliğindeki kanunlarda haklı bir neden yokken suç türüne göre ayrım yapılmasını doğru bulmamakta ve iptal kararları verebil- mektedir. Buna mukabil Anayasa Mahkemesi’nin, eşitlik ilkesine her zaman dayanmadığı, kanun koyucunun takdir yetkisine vurgu yaptığı kararları da vakidir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1