Türkiye Barolar Birliği Dergisi 151.Sayı

269 TBB Dergisi 2020 (151) Ferhat CANBOLAT / Günhan GÖNÜL KOŞAR yaşam alanı üçe ayrılır. 30 Bunlar: (i) kamuya açık alan, (ii) özel alan ve (iii) sır alanı. 31 Kamuya açık alan, bir kimsenin üçüncü kişilerce bi- linmesinde sakınca görmediği olayları veya toplum içinde meydana gelmiş olması ya da ilgili kişinin aleniyet vermesi nedeniyle herkesçe bilinen olaylardan oluşan hayat çevresi 32 olarak tanımlanır. Özel alan, kişinin belirli kişilerce bilinmesini istediği olayları kapsamaktadır. 33 Sır alanı ise bir kimsenin kendisi veya çok güvendiği kişiler haricinde sır olarak saklamak istediği olayları ifade eder. 34 Kişinin sır saklama iradesi onun beyanlarından açıkça, yaşam tecrübelerinden zımnen ya da yararlar durumundan çıkarılabilir. 35 Görüldüğü üzere, alan ayrımı yapılmasında ilgili kişinin iradesi de dikkate alınır. 36 Kamuya açık alana, maç, tören, resmi davet, alışveriş alanları; özel alana, yakınlar ve arkadaşlarla paylaşılan boş zaman, çalışma veya dinlenme zamanları; sır alanına ise, hastalıklar, anı yazıları, cinsel ter- cih, özel mektuplar örnek olarak verilebilir. 37 Kişinin özel alan ya da sır alanına giren hususların sadece açıklanması değil, öğrenilmesi bile kişilik hakkının ihlali teşkil eder. 38 Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, önüne gelen bir olayda, davacının oğ- lunun iyileştirilmesi için yapılan tıbbi araştırmaya verilen cevapları, bilgileri ele geçirerek davalı avukatın kamuoyuna açıklamasının özel 30 Dural/Öğüz, s. 135; Helvacı, Davalar, s. 60. 31 Bazı yazarlar, sır alanı yerine gizlilik alanı (bkz. Dural/Öğüz, s. 136) bazı yazarlar ise giz alanı (bkz. Aydos, s. 10) ifadesini kullanmaktadır. Kılıçoğlu ise ayrımı ortak yaşam alanı, dar anlamda özel yaşam alanı ve sır alanı olarak ifade etmektedir. bkz. Kılıçoğlu, s. 118. 32 Tandoğan, s. 26; Öztan, s. 278; Serap Helvacı, Gerçek Kişiler, Legal Yayınevi, İstan- bul 2016, s. 119; İlhan Helvacı, “Alman Federal Mahkemesinin Mutlak Anlamda Kamuya Mal Olmuş Kişilerin de Özel Alanlarına Saygı Gösterilmesi Gerektiği Yö- nündeki 19.12.1995 Tarihli Kararı Üzerine”, Prof. Dr. Selahattin Sulhi Tekinay’ın Hatırasına Armağan, İstanbul 1999, (s. 329-341) s. 338, dn. 2; Dural/Öğüz, s. 135. 33 Cramer, s. 128; Tandoğan, s. 26; Öztan, s. 278; Dural/Öğüz, s. 136; Oğuzman/Seli- çi/Oktay-Özdemir, s. 178; Helvacı, Gerçek Kişiler, s. 119; Özsunay, s. 127; Helvacı, Tekinay Armağanı, s. 338, dn. 3. 34 Cramer, s. 128; Tandoğan, s. 26; Oğuzman/Seliçi/Oktay-Özdemir, s. 177, Kılıçoğ- lu, s. 121; Dural/Öğüz, s. 136; Helvacı, Gerçek Kişiler, s. 119; Özsunay, s. 127; Öz- tan, s. 278; Akipek/Akıntürk/Ateş Karaman, s. 390; Helvacı, Tekinay Armağanı, s. 338, dn. 4. 35 Kılıçoğlu, s. 126-127. 36 Saxer, s. 24. 37 Serozan, Medeni Hukuk, s. 417. 38 Dural/Öğüz, s. 138.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1