Türkiye Barolar Birliği Dergisi 151.Sayı
335 TBB Dergisi 2020 (151) Derya ATEŞ Üçüncü kişi tarafından yapılan aldatmanın karşı tarafça bilinme- sinin gerekliliği aslında hem susma yoluyla aldatma fiilinin gerçek- leşmesine katkıda bulunmuş olmasından hem de Türk Medeni Ka- nun’unun 3. maddesi uyarınca iyiniyet karinesinden kaynaklanır. 15 Zira durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni gösterme- yen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz. Doktrinde “üçüncü kişinin aldatmasını bilen tarafın susmasını” bizzat aldatma yapmak olarak değerlendiren yazarlar da bulunmakla birlikte; olayların önemli bir bölümü için geçerli olsa dahi bu görüşün her zaman uygulama alanı bulması mümkün değildir. 16 Türk Borçlar Kanunu 39/II hükmünün pratik yararı da zaten tam olarak bu noktada doğmaktadır. Buna göre, üçüncü kişinin aldatmasını bildiği halde susan diğer taraf, susmanın genel kurala göre aldatma sayılmasına yol açan hal ve şartlar ayrıca araştırılmadan, sadece üçüncü kişinin aldatmasını bilmesi sebebiyle iptale katlanmak zorunda kalır. Kaldı ki karşı taraf, üçüncü kişinin aldatmasını fiilen bilmediği halde, bilmesi gerekiyor idiyse de yine hüküm uygulama alanı bulacak; bu durumda da yine bilinmeyen bir konuda aldatma yapıldığından bahsedilemeyecektir. 17 Taraf, üçüncü kişinin aldatmasını bilmiyor veya bilemiyor ise üçüncü kişinin hatasının sözleşmenin geçerliliği üzerindeki etkisi ya- nılmanın aksine, aldatmanın objektif olarak esaslı olup olmamasına bağlı değildir. Buna karşılık aldatılan kişi aslında üçüncü kişinin dav- ranışı sonucu temel yanılmasına düşmekte ise yanıltıcı davranış sonu- cu sözleşmenin kurulması için gerekli olan irade sakat olarak doğa- (TMK m. 150) kanun koyucunun, aldatma konusunun namus ve onur hakkında olması ile tehlikeli bir hastalık hakkında olmasında farklı düzenlemeye gittiği- ni hatırlatmak gerekir. Buna göre taraflardan birinin namus ve onuru hakkında üçüncü kişi tarafından yapılan aldatma ile evliliğin geçersizliğinin ileri sürülebil- mesi için eşin üçüncü kişinin aldatmasını bilmesi gerekli iken tehlikeli hastalık ile ilgili aldatmada eşin üçüncü kişinin aldatmasından haberdar olup olmamasının bir önemi yoktur. Bkz. Akıntürk/Ateş, s. 220 vd.; Bilge Öztan, Medeni Hukukun Temel Kavramları, Ankara, 2019, s. 608 vd; Mustafa Dural/Tufan Öğüz/M. Alper Gümüş, Türk Özel Hukuku Cilt: 3, Aile Hukuku, İstanbul, 2019, s. 89 vd. 15 Rouiler, s. 2. 16 Örnek olarak bkz. Hugo Oser/Wilhelm Schönenberger, Das Obligationenrecht, Allgemeiner Teil, 2. A., Zürich, 1929, Art 28, N.17. Aksi yönde bkz. Alfred Kol- ler, Schweizerisches Obligationenrecht, Allgemeiner Teil, Bd. I, Bern 1996, I, 2.A, N.172. 17 Kocayusufpaşaoğlu/Hatemi/Serozan/Arpacı, C.I, s. 464.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1