Türkiye Barolar Birliği Dergisi 151.Sayı

346 Sözleşme İlişkilerinin Kurulmasında ve Borç İlişkilerinde Üçüncü Kişi sebeple ifa alacaklıya veya yetkili temsilcisine yapılmak zorundadır. Alacaklı tarafından ifayı kabul ile yetkilendirilmiş vekil ya da temsil- ciye yapılan ifa alacaklıya karşı yapılmış gibi kabul edilirken; bu an- lamda yetkili vekil ya da temsilcinin de üçüncü kişi olmadığını tekrar belirtmek gerekir. 62 Dolayısıyla alacaklı dışında bir üçüncü kişiye ifa, ancak alacaklının onayı ile borcun ifası yerine geçebilir ve bu tür bir yetkilendirme olmadan üçüncü kişiye yapılan ifa borçlu iyiniyetli olsa dahi onu borçtan kurtarmaz. 63 Kural alacaklıya ifa olmakla birlikte, bazı istisnai durumlarda borçlunun üçüncü kişiye ifada bulunması da mümkündür. Bu durum bazen bir yükümlülükten, bazen de bir haktan kaynaklanır. Buna göre üçüncü kişiye ifa; hacizli bir alacağın borçlusunun haciz ihbarından sonra geçerli olarak ancak icra memurluğuna ifada bulunabilmesi (İİK m. 12; m. 89) veya iflas durumunda ifanın iflas dairesini yapılması (İİK m. 192) durumlarında olduğu gibi bir kanun hükmünden kaynakla- nabileceği gibi; alacaklı ve borçlu arasındaki bir sözleşme ilişkisinden de kaynaklanabilir. 64 Aşağıda özel olarak incelenecek olan tam üçüncü kişi yararına sözleşmeler bu yönde en sık karşılaşılan örneklerdendir. Alacaklının talimatı üzerine de bir üçüncü kişiye ifa mümkündür. Borçlu, alacaklının sonradan ve tek taraflı olarak vereceği bir talimat ile üçüncü kişiye ifada bulunabilir. Bu talimat, hukuki niteliği itibariy- le doğrudan bir havaledir ve böyle bir durumda borçlu kendisi aleyhi- ne dürüstlük kurallarına aykırı olarak bir zorluk bulunmadığı takdir- de ifayı üçüncü kişiye yapmalıdır. 65 Diğer yandan alacaklının borçluyu 62 Oğuzman/Öz, C.I, s. 270; Von Tuhr, s. 17 vd; Eren, s. 1052; Engel, s. 615 vd.; Ter- cier, s. 189 vd. 63 Buna karşılık Alman hukukunda (BGB §370 ve 2367) açıkça düzenlenen “hukuki görüşüne güven” yani mirasçılık belgesine ve alacaklının imzasını taşıyan mak- buza güven olgularının borçtan kurtarmaya yetmeyip ikinci kez edimde bulun- mayı gerektireceği görüşü Türk ve İsviçre doktrininde de baskın olarak benimsen- mektedir. Bu konuda ayrıca bkz. Kocayusufpaşaoğlu/Hatemi/Serozan/Arpacı, C.III, s. 33 vd; Necip Kocayusufpaşaoğlu, Miras Hukuku, İstanbul, 1972, s. 586; Vun Tuhr, s. 23. 64 Aslında bu hallerde alacaklının alacağı üzerindeki tasarruf yetkisi kakmış veya sınırlanmış bulunduğundan alacaklıya yapılan ifa geçerli de değildir. Kocayusuf- paşaoğlu/Hatemi/Serozan/Arpacı, C.III, s. 37-38; Oğuzman/Öz, C.I, s. 272; Eren, s. 1053. 65 Kocayusufpaşaoğlu/Hatemi/Serozan/Arpacı, C.III, s. 35 vd.; Oğuzman/Öz, C.I, s. 271; Eren, s. 1054. Bazı yazarlar bu talimatta alacaklının borçluya verdiği bir temsil yetkisinin söz konusu olduğunu belirtmektedir. Bucher, s. 296.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1