Türkiye Barolar Birliği Dergisi 152.Sayı

73 TBB Dergisi 2021 (152) Murat ŞAŞI Adli Tıp Kurumu’ndan alınan bilirkişi raporlarındaki komplikasyona yönelik tespitler dikkate alınarak davanın reddine karar verilmekte- dir. Adli Tıp Kurumu raporlarında genellikle, “…enjeksiyon sonucu gelişen bulguların enjeksiyon nöropatisi ile uyumlu olduğu, ancak tıbbi bel- gelerde enjeksiyonun yanlış yere uygulandığına dair bir kayıt bulunmadığı, enjeksiyonun doğru bölgeye uygulanması durumlarında da ödem, hematom, ilacın difüzyon yoluyla sinire toksik etkisi, vücut yapısı, siyatik sinirin anato- mik lokalizasyon farkı gibi nedenlerle nöropatinin gelişebileceği, nöropatinin enjeksiyon uygulamalarının beklenebilir bir komplikasyonu olarak değerlen- dirildiği, idareye yönelik hizmet kusuru tespit edilemediği…” 12 şeklindeki tespitlere yer verildiğinden hizmet kusuru kapsamında idarenin so- rumluluğuna gidilememektedir. Sağlık hizmetinden kaynaklı tam yargı davalarında özellikle en- jeksiyon işlemi gibi sağlık meslek mensuplarının bizzat uyguladığı tıbbi işlemlerde, idarenin sorumluluğunun belirlenmesinde idarenin ajanlarının dikkat ve özen yükümlülüğü ön plana çıkmaktadır. Bunun haricinde idarenin bilgilendirme yükümlülüğü de diğer bir sorum- luluk meselesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada öncelikle idari yargı yerlerinin mevcut içtihadı bağlamında enjeksiyon nöropatisi vakalarındaki sorumluluk ve sorumsuzluk hallerine ilişkin genel bir belirleme yapılması uygun olacaktır. A.1. Bilgilendirme Eksikliğinden Kaynaklı Hizmet Kusuru Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 2’nci maddesi, kişile- rin yaşam hakkının yasaların koruması altında olduğunu belirtmekte- dir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ye göre Sözleşme, özel ya da kamu hastanelerine hastaların yaşamını koruyacak nitelikteki tedbirleri alma zorunluluğu getiren yasal ve düzenleyici çerçevenin konulmasını, bir pozitif yükümlülük olarak devlete yüklemektedir. 13 12 Danıştay 15. Dairesi E:2014/7279, K:2019/538, 12.02.2019 13 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Bilsen Tamer/Türkiye, Başvuru No:60108/10, 26 Ağustos 2014. “ Mahkeme, birçok defa, Sözleşmenin 2. maddesinin gerektirdi- ği şekilde, etkin bir adli sistemde cezai yaptırım mekanizmasının bulunabileceği- ni ve bazı koşullarda da bulunması gerektiğini belirtmiştir. Ancak, yaşam hakkı veya fiziksel bütünlük kasten ihlal edilmediğinde, bu maddeden doğan, etkin bir adli sistem oluşturma pozitif yükümlülüğü, her hâlükârda cezai nitelikte bir başvuru gerektirmemektedir. Tıbbi ihmaller çerçevesinde, böyle bir yükümlülük, örneğin, söz konusu hukuk sisteminin, ilgililere, suçlanan doktorların sorumlulu-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1