Türkiye Barolar Birliği Dergisi 152.Sayı

80 Enjeksiyon Nöropatisinden Kaynaklı Tam Yargı Davalarında Risk İlkesi Uyarınca İdarenin ... lerek, vücut bütünlüğüne ilişkin bir zarardan kaynaklanan tam yargı davalarında, bu ilkelere uygun olmak kaydıyla bilimsel yetkinliği olan diğer kurullardan da yararlanılarak uyuşmazlıkların çözümlenmesi gerektiği ifade edilmektedir. Özellikle Danıştay tarafından sağlık ile ilgili bilirkişilikte Adli Tıp Kurumu’nun münhasır yetkili addedilme- sinin ve gelen raporların soyut da olsa hükme esas kabul edilmesinin tıbbi ihmalden kaynaklanan ölüm veya bedeni zararlarda, sorumlulu- ğun tespitini güçleştirdiği belirtilmektedir. 25 Enjeksiyon uygulamasına ilişkin olarak; enjeksiyonun yapılacağı doğru bölgenin, en sık enjeksiyon uygulayan hemşirelik eğitimi gören öğrenciler tarafından, risk grupları itibariyle tam olarak bilinmediğine yönelik amprik araştırma sonuçlarına dayalı çok sayıda akademik ça- lışma bulunduğu 26 ve yukarıda aktarılan diğer çalışmalarda da enjek- tulup tutulmayacağı hususuna cevap vermediği takdirde yetersizdir (2009/3481 Esas ve K.2009/13100 Karar sayılı 12 Kasım 2009 tarihli karar ve 2011/19134 Esas ve 2012/2628 Karar sayılı 10 Şubat 2012 tarihli karar); - Güvenilir ve ikna edici olması için, bir bilirkişi raporu, davanın konusuyla örtüş- meli, olayları aydınlatmaya çalışmalı ve tarafların argümanlarına cevap vermelidir (2010/7743 Esas ve 2011/2466 Karar sayılı 21 Şubat 2011 tarihli karar; 2010/3254 Esas ve 2010/10138 Karar sayılı 7 Temmuz 2010 tarihli karar; 2011/19134 Esas ve 2012/2628 Karar sayılı 10 Şubat 2012 tarihli karar); - Tıbbi bilirkişi incelemesi, hastanın teşhisi ve takibine ilişkin bilimsel unsurları ve özellikle, bu durumda kabul edilen tedavi stratejisinin uygunluğunu değerlendir- melidir (2010/7997 Esas ve K.2011/5581 Karar sayılı 11 Nisan 2011 tarihli karar); - Bu komplikasyonların neler olduğunu, diğer tedavi yöntemlerinin bulunup bu- lunmadığını ya da daha iyi donanımlı bir hastanede nelerin yaşandığını açıkla- maksızın, soyut bir şekilde, bir komplikasyonun mevcut olduğu sonucuna varan yetersiz bir rapordan hareketle bir hüküm kurulamayacaktır (2011/3954 Esas ve 2011/14623 Karar sayılı 18 Ekim 2011 tarihli karar; 2007/2916 Esas ve 2007/8485 Karar sayılı 18 Haziran 2007 tarihli karar, 2009/13214 Esas ve 2010/3694 Karar sayılı 23 Mart 2010 tarihli karar ve 2009/3832 Esas ve 2010/10716 Karar sayılı 1 Ekim 2009 tarihli karar); - Yalnızca suçlanan doktorun ifadelerine dayanan ve soyut, gerekçelendirilmeyen ve desteklenmeyen iddialar içeren bir rapor güvenilir değildir (2009/3832 Esas ve 2010/10716 Karar sayılı 1 Ekim 2009 tarihli karar); - İhtilaf konusu ameliyatın tıp kurallarına uygun olduğu ve doktora herhangi bir hatanın atfedilemeyeceği sonucuna varmak için tıbbi bir hata yapılmış olabile- ceğini belirten unsurları dikkate almayan bir bilirkişi raporu güvenilir değildir (2011/9912 Esas ve 2011/14750 Karar sayılı 19 Ekim 2011 tarihli karar); - Bir bilirkişi incelemesinde, sağlanan tedavilerin belirli bir aşamasına ilişkin bu türden bir unsurun bulunmadığını ileri sürmekle yetinmeksizin, tedavinin farklı aşamalarına ilişkin dosyada yer alan bütün unsurlar ele alınmalıdır (2009/4667 Esas ve 2009/10460 Karar sayılı 28 Eylül 2009 tarihli karar)” 25 AİHM, Aydoğdu-Türkiye, Başvuru No. 40448/06, 30.08.2016. 26 Gülşen Ulaş Karaahmetoğlu, “Hemşirelik Öğrencilerinin İntramüsküler Enjek-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1