Türkiye Barolar Birliği Dergisi 153.Sayı

389 TBB Dergisi 2021 (153) Enes ALİŞ I. GEMİ ALACAKLISI HAKKI 6 A. Kaynağı ve Tanımı Gemi alacaklısı hakkının kökeni Roma Hukukuna dayanmaktadır. Hakkın kaynağını Roma Hukukuna dayandıran ipotek teorisinin etki- si, mevzuatımızda da yansımalarını göstermektedir. 7 Gemi alacaklısı hakkı hususunda pek çok çalışması bulunan Atamer de gemi alacaklısı hakkının kökenlerini Roma Hukuku’nun versio in rem ilkesine 8 (eşyanın korunması için yapılan harcama) dayandırmaktadır. 9 6 Gemi alacaklısı hakkını eski Kanun döneminde bulunan ve yine deniz ticareti hu- kukuna özgü bir kavram olan yük alacaklısı hakkı ile karıştırmamak gerekir. Yük alacaklısı hakkı, Kanunda sınırlı olarak sayılan alacakların doğması halinde ala- caklısına zilyetliğindeki yükü teslim etmeme ve yükü satarak alacağını karşılama imkânı sağlamaktadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. İbrahim Ağsakal, Yük Alacaklısı Hakkı, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul 2011, s. 28. 7 “Gemi alacaklısı hakkının kaynağı hakkında yapılan tarihsel çalışmalarda dört görüş ileri sürülmüştür. Bunlar ipotek teorisi, kişiselleştirme teorisi, usul teorisi ve çatışma teorisi olarak isimlendirilmektedir. İpotek teorisine göre gemi alacaklısı hakkı Roma hukukunda bir teminat türü olan zımni ipotek kavramından ortaya çıkmıştır. Roma hukukunda ipotek (hypothec) kavramının zilyetliğe ya da mül- kiyete dayanmayan, anlaşmaya dayanan ayni bir teminat olduğu belirtilmiştir. Roma hukukunda iki tür ipotek bulunduğu, birinin anlaşma ile diğerinin kanun yoluyla doğduğu ifade edilmiştir. İkincisi zımni ipotek olup, tamir eden lehine, borçlunun gemisi ya da evinin onarımından doğmaktadır. Kişiselleştirme teorisi- ne göre gemi hem tüzel bir kişilik hem de haksız fiile sebep olan ya da sözleşme- yi ihlal eden bir insan gibidir. Buna göre zarara neden olan gemi, sorumluluğu üstlenir ve zararı tazmin eder. Usul teorisine göre gemi alacaklısı hakkı borçluyu bulmak ve mahkemeye çıkarmak maksadıyla gemilerin ihtiyaten haciz edilmesi işleminden doğduğu ileri sürülmüştür. Dolayısıyla gemiye karşı yürütülen dava, maddi hukuka değil usule ilişkin bir işlem olduğu belirtilmiştir. Çatışma teorisine göre ise ayni dava (action in rem) denizcilik mahkemeleriyle Anglo-Sakson mah- kemeleri arasındaki çatışmadan ortaya çıkmıştır. Eskiden İngiltere’de hakimler sabit bir maaş yerine gördükleri dava sayına göre ücrete hak kazanıyorlardı. Bu mahkeme hakimleri kendi menfaatlerini korumak kaygısı içindeydiler. Bu yüz- den denizcilik mahkemeleri şahsi davalar yönünden Anglo-Sakson mahkemeleri- nin sınırlamalarıyla karşı karşıya kalıyorlardı. Bu sınırlamalar denizcilik yargısı- nın gemi üzerindeki yargılama yetkisine etkili değildi. Bu yüzden denizcilik mah- kemeleri ayni dava yoluyla ve gemiyi davalı olarak kullanarak kendini korumuş ve yargı yetkisini genişletme yoluna gitmiştir.” Söz konusu görüşler hakkında detaylı bilgi için bkz. M. Barış Günay, ‘’Türk, İngiliz ve Amerikan Hukukunda Gemi Alacaklısı Hakkının Tarihçesi’’(makale), Prof. Dr. Hüseyin Ülgen’e Arma- ğan, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2007, s. 927 – 944; Aynı hususta bilgi için yazarın şu eserine bkz. M. Barış Günay, Türk ve Anglo-Amerikan Hukukunda Gemi Ala- caklısı Hakkı, Yetkin Yayınları, Ankara 2009, s. 33 – 47. 8 KerimAtamer, Ursprung und historischer Normzweck des Schiffsgläubigerrechts, Schriften des Deutschen Vereins für İnternationales Seerecht, Reihe A-97, Ham- burg 2003 (29.10.2002 tarihinde Alman Deniz Hukuku Derneğine sunulan tebliğ), (Türkçe özet için bkz. Kerim Atamer, Yargıtay Kararları Işığında Deniz Ticareti ve Deniz Sigortası Hukukunda Güncel Sorunlar ve Gelişmeler, XXIII. Ticaret Hu- kuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu (12/06/2009), Ankara 2009, s. 165-274.) Aktaran: Kerim Atamer, Deniz Ticareti Hukuku (Gemilerin Eşya Hukuku), C. II, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul 2018, s. 130, dn. 5. 9 Gemi alacaklısı hakkının tarihsel gelişimi hakkında detaylı bilgi için bkz. Cüneyt

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1