Türkiye Barolar Birliği Dergisi 154.Sayı

6 Etik ile Hukuk Sarkacında Açlık Grevi kişi sağlıklı yaşam hakkı gibi en değerli haktan vazgeçerek toplumun siyaset üstü duygularını arkasına almak istemektedir. Grevci aynı za- manda bir insanın ölümüne seyirci kalmak istemeyen devlet yetkili- lerinin vicdanlarına da tesir ederek, siyasi isteklerinin karşılanmasını amaçlamaktadır. 16 Bu kapsamda, açlık grevcisinin eylemi bir düşüncenin ifade edil- me biçimi olarak Anayasa’nın 26. Maddesindeki “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” içinde değerlendirilebilir. 17 Hakkın sınırları, kul- lanılması ve kötüye kullanılması da bu maddedeki hükümlere ve yine Anayasa’nın 13. maddesinde ortaya konulan çerçeveye 18 göre belirlen- melidir. Bu görüş, AİHS’in 10. maddesinde düzenlenen ifade özgürlü- ğünün, ifadenin sadece içeriğini değil, yöntem ve şeklini de koruduğu- nu kabul eden AİHM içtihatlarına da uygundur. 19 Buraya kadar herhangi bir tartışma yoktur; “sorun” bu grevin ha- yati tehlikeye yol açması ile birlikte başlamaktadır. Bazı hukukçular yaşamın tehlikeye girmesi halinde kişiye tıbbi müdahalede bulunmak suretiyle grevi sonlandırmanın devletin görevi olduğunu, diğerleri ise müdahalenin bir insan hakkı ihlali olacağını savunmaktadır. Bu konu- yu ilerleyen bölümlerde hükümlüler ve özgür bireyler açısından ikili bir ayrım çerçevesinde geniş biçimde tartışacağız. Ölüm orucundakilerin bir intihar eylemi içerisinde olup olma- dıkları konusu üzerinde de durmak gerekmektedir. Bir defa, yaşam hakkının devletin korumakla yükümlü olduğu hakların en başında geldiğine tereddüt yoktur. Hatta bu hakkı devlet gerektiğinde kişinin kendisine karşı bile korumalıdır. Tam da bu nedenle kişilerin intiharı- nı önlemek devletin vazifesidir, yine bu sebeple intihara yardım etmek suçtur. Ama ölüm orucu, intihar mıdır? Kişi ölmek için mi beslenmeyi reddetmektedir? Bu sorulara verilecek cevaplar, açlık grevine müda- hale bakımından alınacak düşünsel pozisyona da ayna tutacaktır. 16 Feyzioğlu, s. 157. 17 Feyzioğlu, s. 162. 18 Anayasa m. 13: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz”. 19 Oberschlick v. Avusturya, 23.5.1991 (Hasan Tahsin Gökcan, “Hasta Haklarının Bireysel Başvuru Yoluyla Korunması”, Sağlık ve Tıp Hukukunda Sorumluluk ve İnsan Hakları, Editörler: Özge Yücel/Gürkan Sert, Ankara 2018, s. 171).

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1