Türkiye Barolar Birliği Dergisi 154.Sayı

259 TBB Dergisi 2021 (154) Hasan TUNÇ topraklarında KKTC egemenliğinin eninde sonunda ifade ve izhar olunacağı buradan bakınca görülebilmektedir. SONUÇ Egemenlik, Orta Çağ’ın sonlarında ortaya çıkmış bir doktrindir. Bu doktrin, ortaya çıktığı konjonktürde, Avrupa’da kilisenin hakimi- yetini mutlak monarşiler lehine sona erdiren bir işleve sahiptir. Bu sebeple doktrinin ortaya atıldığı ilk zamanlarda egemenliğin ne iç ne de dışarıda hiçbir sınır kabul etmeyeceği kabul edilmiştir. Fakat ulus- lararası hukuk açısından 17. y üzyıl gibi erken bir dönemde dahi Grotius gibi bir hukukçu, söz konusu tanımın devletlerararası ilişkiler açısından eksik kalabileceğini görmüş, bu çerçevede korunan devletler ile koruyan devletler arasındaki ilişkileri incelemiştir. Nihayet İkinci Dünya Savaşı’nın ardından egemenlik, uluslararası hukukun gereği olarak farklı bir görünüm kazanmıştır. Bu çerçevede devleti aşan ve ondan daha geniş olan bir toplumun var olduğu, bu toplumun da uluslararası toplum olduğu anlayışı ön plana çıkmıştır. Bununla beraber yeniden şekillenme sorunsuz olmamıştır. Egemen devletlerin mevzuatıyla, devletlerin davranışını düzenleyen ve iç buy- ruklardan bağımsız olarak onları bağlayan uluslararası hukuk kural- larının bağdaştırılması gerekmiştir. Bu kuşkusuz devletlerin iktidar- larının sınırlandırılmasıyla gerçekleşmiştir. Bu sebeple orijinal haliyle egemenliği, uluslararası hukukla bağdaştırmak zordur. Uluslararası hukukun bizatihi varlığı, devletlerin hareketlerinin belli kurallara tabi olduğunu ifade eder. Yani, uluslararası alanda mutlak egemenlik iddi- asından söz edilememektedir. KKTC’de egemenlik anlayışını anayasa hukuku bağlamında in- celeyip anlayabilmek, egemenliğin bu değişen yapısını anlamakla mümkündür. Zira KKTC, egemen bir devlet olarak ortaya çıkmadan önce, 1959-1960 Antlaşmaları ile kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti, Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan’ın garantörlüğünde kurulan, Ada’da yaşayan iki farklı toplumun oluşturduğu uluslararasılaştırılmış bir devlettir. Bu durumun, egemenliğin klasik teorisi ile açıklanmasına imkân yoktur. Fakat İkinci Dünya Savaşı gelişen uluslararası huku- kun ortaya koyduğu ilkeler çerçevesinde bu devlet bir yarı egemen devlet olarak nitelendirilmiştir. Fakat kuruluşundan kısa bir süre sonra Rumlar, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde mevcut iki toplumdan biri

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1