Türkiye Barolar Birliği Dergisi 154.Sayı

33 TBB Dergisi 2021 (154) Süleyman ÖZAR Bu uygulama, etik ilkeler ile mevzuat arasında sıkışan hekimlerin işini biraz daha kolaylaştırmaktadır. İlave etmek gerekir ki, Korsakov sendromu, kaşektik vb. teşhisler- de cezaevinde infaza devam edilmesini sakıncalı bulan Adli Tıp rapo- ru, hastanelerin mahkûm koğuşu için herhangi bir rezerv içermiyorsa, hastanede infaza devam edilebilir. Bu takdirde ilgiliye tıbbi müdaha- lede bulunulması AİHS’e aykırılık teşkil etmeyecektir. 125 Kanımızca bu durum asgari standart olarak kabul edilmeli, Adli Tıp raporları bu halde de tahliyeyi sağlayabilmelidir. Aynı şekilde, Korsakov sendro- munda artık hastanın tedaviden ziyade, bakım hastası haline geldiği hatırda tutulmalıdır. Geri dönüş ihtimali nerdeyse ortadan kalkmış olan hükümlü-hastanın infaz durumunun infazdan beklenen yarar çerçevesinde yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. 126 Sonuç 1. Açlık grevi, kişinin bir itiraz ya da talebini açıklama biçimi olarak ifade özgürlüğü içerisinde kalan bir protesto eylemidir. kabul etmiyor olsa da hastanın tıbbi durumu ve literatür verileri de göz önünde tutularak hayati riskinin olduğu kanaatine varıldığı, açlık grevine bağlı elektrolit dengesi bozukluğuna bağlı ani kalp durması riskinin olduğu beyan edilmiştir. 1412 sayılı CMUK’un 399/2. maddesinde düzenlenen hayati tehlikeye sebebiyet veren hastalık nedeniyle infazın iyileşinceye kadar durdurulması hükmü aynı şekilde 5275 sayılı İnfaz Kanunu’nun 16. maddesinde yer almıştır. Cezaevi ida- resi yasalara uygun şekilde sanığın açlık grevinden en az şekilde zarar görmesi için gerekli tüm tedbirleri orantılı biçimde almak suretiyle tam teşekküllü bir has- taneye tedavi amaçlı sevk ettiği, ancak sanığın tedaviyi kabul etmemesi nedeni- yle durumunun ağırlaştığı, açlık grevinin sonlandırılması ve tedavi yapılmasına izin verilmesi hususundaki telkinleri kabul etmeyen ve açlık grevine devam eden sanığın hayati riskinin devam ettiği anlaşılmıştır. Cezaevinde kalmayı engelleye- cek şekilde hayati tehlikeye sebebiyet verecek bir hastalığa yakalanmak sanığın kusurundan ya da doğal nedenlerden ileri gelmesi durumları için bir ayrım gözetmeyen kanun koyucu, cezaların infazını iyileşme tarihine kadar ertelemeyi tercih ederek bu şekilde düzenleme yapmıştır. Bu açıklamalar ışığında ve önceki yargısal uygulamalar doğrultusunda, hükmen tutuklu Aytaç Ünsal’ın cezaevin- de veya hastanenin mahkumlar için ayrılan mahsus yerinde kalması hayati risk oluşturduğundan 5275 sayılı Kanun’un 16/2 ve 116/1 maddelerindeki hükümler doğrultusunda infazın durdurulmasına, infazın gerçekleştirilebilmesi için adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır...’’ (Yargıtay 16. CD 03/09/2020 Esas No: 2020/1499 Karar No: 2020/3679) 125 AİHM Özgül v. Türkiye kararı (başvuru no. 7715/02, 06.03.2007). 126 Ceza İnfaz Kurumlarında Sağlık Hizmetleri El Kitabı, Editör: Prof. Dr. Zafer Öztek, Adalet Bakanlığı, 2012, s. 190.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1