Türkiye Barolar Birliği Dergisi 154.Sayı

53 TBB Dergisi 2021 (154) Erdinç AVŞAR İşte tam da bu noktada yeri gelmişken, uyuşmazlıkların birleştiril- mesi durumunda birleşen dava sanıklarının ve bu kapsamda birleşen davada yer alan suç ortaklarının tanık olarak dinlenip dinlenemeye- ceğine değinilmelidir. Bilineceği üzere, birleşen davanın sanıkları da yargılamaya taraftır. 38 Anayasanın 38’inci maddesinin beşinci fıkrası gereğince “hiç kimse kendisini suçlayan bir beyanda bulunmaya ya da bu yolda delil göstermeye zorlanamaz” ; CMK’nın 147’nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi gereğince şüphelinin veya sanığın kendisine yö- neltilen suçlama hakkında susma ve kendi lehine olan hususları ile sürme hakkı vardır. İşte, tam da bu nedenle uygulamada ve öğretide iştirak halinde işlenen suçlarda suç ortaklarının tanıklık yapıp yapa- mayacakları hususunda özellikle de davaların birleşmesi durumunda tereddütler ve tartışmalar bulunmaktadır. Yukarıda yazılı olan CMK’nın 50’nci maddesinde belirilen kim- selerin yeminsiz olarak dinlenebilecekleri belirtilmiştir. Bu madde- den yola çıkıldığında, suç ortaklarının tanık olarak ancak yeminsiz bir şekilde dinlenebilecekleri anlaşılmaktadır. Suç ortağı olan sanıklar hakkında ayrı ayrı düzenlenen iddianameler üzerine ayrı ayrı kovuş- turmaya başlanmış olabileceği gibi, tek bir iddianame ile aynı kovuş- turma yürütülebilir. Suç ortağı olan sanıkların hakkında kovuşturma- ların ayrı ayrı yürütülmesi ya da daha açık bir ifadeyle ayrı davalarda yargılanıyor olmaları halinde, suç ortağı olan sanıklardan birbirleri- nin davalarında tanık olarak beyanlarının alınmasında engel olmadığı hususunda tereddüt yoktur. 39 Tereddüt edilen hususu, suç ortakları hakkındaki davaların ayrı ayrı açılmış olmaları ve birleştirilmemeleri halinde suç ortaklarının birbirlerinin yargılandıkları davalarda tanık olarak dinlenilip dinlenilemeyecekleridir. Kanaatimizce, suç ortakları- nın uyuşmazlık konusu olayla ilişkin olarak tanık olarak dinlenip din- lenemeyecekleri ile ilgili olarak suç ortakları hakkındaki davaların ayrı davalar olması ya da bu davaların birleşmiş olması, başka bir ifadeyle aynı dava veya ayrı dava ayrımı yapılmış olmasının hiçbir önemi yok- tur. Bu nedenle de sanık sıfatında bulunan kimselerin kesin bir şekilde 38 Neslihan Göktürk, “Yalan Tanıklı Suçu”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Ankara, Y. 20, S.1, 2016, s. 352. 39 Devrim Güngör, “Ceza Muhakemesinde Tanık Beyanının Delil Değeri Üzerine Bazı Tespit ve Değerlendirmeler”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 6, S. 2, 2015, s. 313 vd.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1