Türkiye Barolar Birliği Dergisi 155.Sayı

98 Temel Haklara İlişkin Anayasal Güvencelerin Vergi Hukukundaki Güvenceleri Daraltıcı ... Aksi bir yaklaşım temel haklara ilişkin standartları kanun koyucu- nun irade ettiği standartların da gerisine çekmek için anayasal hüküm- lerin, hukuki temellerden yoksun, bireylerin hak ve özgürlüklerinin kapsamını daraltıcı bir biçimde kullanılması anlamına gelir. Emekli bir AYM üyesinin başka bir bağlamda AYM kararına karşı oy yazar- ken dikkat çektiği tespitler tam da bu noktada oldukça anlamlı hale gelmektedir: 30 “Temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasında bu tarz daraltıcı yo- rumların yapılması, demokratik gelişimin akışı sürecine ters düşen ve bu hak ve özgürlüklerin içinin boşaltılması yolunun açılmasına zemin oluşturan, tehlikeli bir yöntemdir.” Sonuç olarak EREN’in isabetle ifade ettiği üzere; hukuk sistemi- mizde derece mahkemelerinin ihmal yöntemini benimseyerek, doğru- dan anayasa hükümlerini tatbik etme yetkisi yoktur. Kanunların Ana- ettiği örnekler arasında göstermiş ise de kanımızca anılan kararda kanunun ih- mali değil Anayasa’ya uygun yorumlanmaya çalışılması söz konusudur. Azrak’ın atıf yaptığı Danıştay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun E. 1988/6, K. 1989/4, 7.12.1989 kararının ilgili bölümleri şöyledir: “…Anayasa`nın 122. maddesinden alan ve bu maddede belirtilen durumlara bağlı olarak yürürlüğe konulan sıkıyö- netimin geçici bir nitelik taşıması, dolayısıyla sıkıyönetim komutanlığınca alınan önlemlerin de sıkıyönetim süresi ile sınırlı bulunması; Anayasa`nın 15. ve 122. maddelerinde sıkıyönetim halinde temel hak ve özgürlüklerin durumun gerektir- diği ölçüde kısıtlanabileceğinin veya durdurulabileceğinin, 13. maddesinde de bu sınırlamaların Anayasa`nın özüne ve ruhuna uygun olması gerektiğinin, demok- ratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacaklarının ve öngörüldükleri amaç dışında kullanılamayacaklarının açıklanmış olması nedenleri ile 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu`nun 2. maddesinin 2766 sayılı Yasa ile değişik son fıkrasında yer alan “ ... bir daha kamu hizmetlerinde çalıştırılamazlar” ibaresini sıkıyönetim süresiyle sınırlı bir hüküm olarak değerlendirmek ve bunun sadece sıkıyönetim süresince hukuki sonuç doğurabileceğini kabul etmek gerekmektedir…”Azrak bu karar bakımından Danıştayın önündeki uyuşmazlıkta kanunu aşarak doğrudan Anayasa hükümlerini uyguladığını ileri sürmüştür. (Ülkü Azrak, “İdari Yargıda Anayasaya Uygunluk Sorunu”, Anayasa Yargısı, 1993, Sayı 9, s. 329, 330). Bu ka- rar bakımından Azrak’ın belirttiği kesinlikte bir değerlendirme yapma olanağı ol- madığı düşünülmektedir. Danıştay bu kararında, önündeki uyuşmazlıkta kanunu ihmal etmemiş sadece Kanun’un Anayasa’ya uygun yorumunu yapmaya çalış- mıştır. Azrak’ın dikkat çektiği üzere kanunun açık lafzına rağmen verilmiş olması hasebiyle bu karar sıra dışı bir karar olmakla beraber (a.g.e, s. 338,339) Danıştay’ın bu davayı kanun yerine Anayasa hükümlerini uygulayarak çözdüğünü söyleme imkânı yoktur. Burada olması gereken durumun Danıştayın kanunun açık lafzına rağmen bir karar vermesi yerine AYM’ye itiraz yolunu işletmesi olduğu düşünü- lebilir. 30 AYM, E. 2004/31, K. 2007/11, 31.1.2007 kararındaki Osman Alifeyyaz Paksüt’ün karşı oy yazısı.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1