Türkiye Barolar Birliği Dergisi 155.Sayı

192 Güveni Kötüye Kullanma Suçu (TCK 155/1-2) özelliklere göre hâkime takdir yetkisi tanımış olup, hâkim bu değer- lendirmeyi yaptıktan sonra seçenek yaptırımlara çevirme ya da çevir- meme noktasında takdir hakkını kullanacaktır. Hapis cezasının yanında verilen adli para cezası öncelikle gün ola- rak belirlenmeli, devamında bir gün karşılığı takdir edilen miktar ile çarpılarak sonuç adli para cezası tayin edilmelidir. Hükmedilen sonuç hapis cezası iki yılın altında ise ve şartları oluş- muş ise CMK 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bı- rakılmasına veya TCK 51. maddesi gereğince cezanın ertelenmesine karar verilebilecektir. Yine hapis cezasının yanı sıra verilen adli para cezası hakkında da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ve- rilebilirken, sadece hapis cezaları yönünden kabul edildiği için cezanın ertelenmesi kararı verilemeyecektir. C. GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNUN BENZER SUÇLARLA KARŞILAŞTIRILMASI 1. GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA-HIRSIZLIK Malvarlığına karşı suçlardan uygulamada en çok karşılaşılanlar- dan birisi, belki de başta geleni hırsızlık suçudur. Hırsızlık TCK 141. maddesinde “Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alma” olarak tanımlanmıştır. Güveni kötüye kullanma ve hır- sızlık suçunun konusu kanunda “mal” olarak belirlenmiştir. Her iki suçun konusu benzer nitelikte düzenlense de aralarında farklılık ol- duğunu düşünüyoruz. Zira hırsızlık suçu sadece taşınır mallara kar- şı işlenebilirken güveni kötüye kullanma suçunun konusu taşınmaz mallar da olabilecektir. 96 Benzer şekilde hem hırsızlık hem de güveni kötüye kullanma suçunda suça konu mal, başkasına aittir. Fail suçun maliki değildir. Hırsızlık suçu ile mülkiyet hakkı ve zilyetlik korunurken, güveni kötüye kullanma suçu ile korunan hukuki değer, mülkiyet hakkı ve taraflar arasındaki güven ilişkisidir. 96 Güveni kötüye kullanma suçunun sadece taşınır mallar üzerinde işlenebileceğine dair aksi yönde görüş için bkz. Yazıcıoğlu, s. 774.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1