Türkiye Barolar Birliği Dergisi 155.Sayı

504 Hukuki Pozitivizmin Normatifliği: Feminist Perspektiften Bir İnceleme içinde saklıdır” görüşünü aştığımızda, pozitivist gelenekte dilin ku- rallarının hukuk kuralları olmakla birlikte birer insan yaratımı oldu- ğunu gördüğümüzde, bu geleneğin değişim için taşıdığı potansiyeli kavrayabiliriz. 80 Zira Stubbs’ın da kabul ettiği üzere, hukuku erkek- lerin çıkarlarını yürürlüğe koyan durağan bir mekanizmadan ibaret olarak görüp onu feminist düşünceden ve eylemden dışlamak doğru değildir. Hukuk, toplumdaki gerilimleri düzenleyen organik bir yapı olduğundan, aynı zamanda kadınların hayatlarının her alanını şekil- lendiren bir mücadele arenasıdır. 81 Dolayısıyla tarihsel süreç boyunca feministler, ısrarlı mücadelele- ri sonucunda birçok hukuki kazanım elde etmişlerdir. Fakat burada dikkat edilmesi gereken husus, feministlerin pozitif hukukta değişi- mi etik-politik nedenler temelinde gerçekleştirmiş olmaları, başka bir deyişle bunun tek başına pozitivist bir duruş olmamasıdır. Bununla birlikte kadınların hak mücadeleleri tarihindeki özgün ve çarpıcı rolü, pozitif hukukun tarihsel olarak ilerlemesinde adeta bir tetikleyici gö- revi görmüştür. Bu ilerleme ise bir kez gerçekleşmekle sona ermediği gibi, karşıt gerileme ve restorasyon, kadınların pozitif haklarının kaza- nıldığı aşamanın sonrasında da devam etmektedir. Sonuç Bilimin kendisinin eril bir faaliyet olarak kurulduğunu göstermek, onun kaçınılmaz ve zorunlu olarak böyle olması gerektiği anlamına gelmez. Her ne kadar bilimsel söylemin nesnelliği katı eril bir tahak- küm mantığı içerisine hapsetmeye müsait bir yönü olsa da, bu eğili- mi mutlak saymamak gerekir. Zira bu eril bilimsel söylem, bilimsel pratiğin bütününü anlamlandırmamış ve mutlak olarak yönlendirme- miştir. Bilimin bilim dışı gibi görünen toplumsal ve kültürel etkilere neden ve nasıl açık olduğunu gösterenler, yine doğa bilimlerinin için- den gelen bilim insanları olmuştur. Öte yandan nesnellik idealini fark- lı bir biçimde yorumlayarak sahiplenmek de mümkündür. Nesnellik, doğruluk, gerçeklik, hakikat gibi kavramlar, elden çıkarılması kolay olmayan değerlerdir. Bir iktidar alanı olarak bilim ve teknolojinin tekil bir kaynaktan türeyen, mutlak ve homojen bir biçimde değil; çoğul 80 Campbell, s. 250, 251. 81 Stubbs, s. 68, 86.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1