Türkiye Barolar Birliği Dergisi 156.Sayı
114 Ekolojik Krizin Yeniden Üretiminde Hukuk Dünyanın tanrı tarafından yaratılmış ve herkesin ortak malı olduğuna yönelik doğal hukuk görüşünün rasyonel akla uygun olarak güncel- lenmesini gerektirmiştir. Rasyonel, doğal kanunlar sisteminin kurucu- su Hugo Grotius da, egemenler arasındaki ilişkinin ya gönüllü (anlaş- mayla) ya da meşru bir egemenin başlattığı adil bir savaşın ilkeleriyle yönetilebileceğini ileri sürerken “ Portekiz’in açık denizdeki belli yolların kendisine ait olduğunu iddia etmesinin, bu ‘küresel müşterek varlık’ın doğal olarak herkese açık oluşuna aykırı olduğunu savunuyor, böylece aslında ras- yonel düzeni korurken saldırıyı meşrulaştırıyordu. Uluslararası hukuk disip- lini, Roma hukukunda açık denizin doğal bir müşterek varlık (res communes omnium) olduğu fikrini kullanarak bir şirket yağmasını meşrulaştırıyordu. ” 85 Bu anlamda da doğal hukuk, mülkiyet ve egemenlik ilkeleri tara- fından dolayımlanmış merkezi hukuk fikrinin ve bireyler arasındaki bir ilişkiler sisteminin yapı taşı haline gelmişti. Farklı sınıfların toplum- sal üretici güçleri örgütleyerek yaratmak istediği toplumsal ilişkileri belirleyen, hâkim sınıfın hukuk inşa etme edimine biçim veren yasayla bağlı devlet tarih sahnesinde göründüğünde 86 hakların biçiminin de özel mülkiyet temelinde mutlaklaştırılması ufukta çoktan belirmişti. Bu mutlaklaştırma, bir yandan 18. yüzyıldan itibaren giderek daha keskin bir biçimde ortaya çıkan ekolojik tahribata yol açmış, di- ğer yandan da bu tahribata dayalı olarak da sermayenin kendi varoluş zeminini sağlamlaştırmıştır. Ortak kurallara dayalı hukuku sürdüren kurumların ortadan kaldırılması, dağıtılması, haklara kimin sahip ola- cağının belirlenmesinde işleyişin ve sistemin değiştirilerek modern devletin hakimiyetinin kurumsallaşması, ortak alanların birkaç kişi adına tescil edilebileceğinin mahkemeler tarafından hüküm altına alı- nabilmesi; aynı zamanda gelenekle oluşmuş ortak hukukun da çitlen- mesi anlamına geliyordu. 87 Pek tabi, burjuva sınıfının bu hareketi, bir yandan hukuku yeniden “tesis etme” ve kurucu bir hukuk pratiği ni- teliği taşırken, aynı anda yoksul sınıfların bu kurucu pratik karşısında geliştirdiği praksisin de kurucu bir hukuki anlamı vardır. Bu niteliğin olasılıktan olanağa dönüşmesi pek tabi siyasal alanda güç olmayı ge- 85 Frıtjof Capra, Ugo Mattei, age, s.83 vd. 86 Jean Dıdıer, John Locke Monografi, Çeviren: Atakan Altınörs, Pinhan Yayınları, İstanbul, 2019 87 E.P. Thompson, Avam ve Görenek, s.151.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1