Türkiye Barolar Birliği Dergisi 156.Sayı

116 Ekolojik Krizin Yeniden Üretiminde Hukuk ludur. Bu nedenle de hakkın, doğal hukukçuların yaptığı gibi hem bir biçime indirgenmesi hem de hak kavramının yasa tarafından korunan menfaat olarak kavranması, bu çalışmada, emeğin yabancılaşmasına dair hukuki biçimler olarak kabul edilmektedir. Emeğin tarihsel, sınıfsal çatışmalar içindeki pozisyonunu ve ken- dini yönetmeye yönelik kural koyma praksislerini; hak kategorilerine indirgemek, hakların çitlenmesinin hem nedeni hem de sonucu olarak doğmuştur. Bu durum, sınıfsal çatışmalar dolayımında hakkın aldığı biçimle ilgilidir. Emekçi sınıfların, hayatı yeniden üretme iradelerinin farklı hak kategorileri biçiminde ortaya çıktığı 1970’li yıllarda da ne- oliberal küresel sistemin yanıtı, insanı biyolojik bedeninin var oluşu- na indirgemektir. Bu insan algısı ve temel haklar kavramsallaştırması sınırları çerçevesinde hukuk anlayışıyla örülü yeni bir piyasa düzeni teklifi neoliberal kurumsallaşmanın mekân ve zaman algısını olduğu kadar hukukunu da belirledi. Kapsamlı hak talepleri tarih sahnesine çıktığında, bu taleplerin sosyal ve ekonomik maliyetlerinin, mevcut birikim rejimini akamete uğratmadan, eşitsizlikçi dünya sistemi için- de nasıl karşılanacağı neoliberal piyasa hukuku tarafından ortaya atıl- mıştır. Bununla birlikte 20. Yüzyıla girerken maddi varlıkların büyük bir çoğunluğu çitlenmiş olsa da, Thompson’ın vurguladığı gibi, “Eğer sıradan insanlar, haklarını savunmasalardı ve 19. Yüzyıla girildiğinde din- lenme ve eğlenme hakkının otlatma hakkından daha değerli olmasıyla bu hak, Ortak Alanları Koruma Derneği’nce ateşli bir biçimde savunulmasaydı, bu- gün Londra ve çevresinde hiçbir park olmazdı.” 90 Toplumsal mücadele ile emekçilerin tarihsel yarılmayı ortadan kaldırma pratiklerine karşı ise neoliberal akıl, “ hepimizin aynı gemide olduğu ” söylemini sıklıkla hatır- latır. Sosyal ve kolektif hakların ancak devletin mali gücü ile sınırlı bir biçimde yerine getirilebileceğine dair neoliberal hukuki müdahale ve maliyetler söylemi de bu aklın ürünüdür. Nükleer ve kimyasal kirlilik, endüstriyel tarımsal sistemin yarat- tığı bozulma, bu bozulmanın ekosistemler ve emek gücü üzerinde yarattığı evrensel yıkım kadar, çalışan kesimlerin hayatlarını devam ettirmek için gerek ve yeter koşullarının bozulmasının toplumsal ma- liyetinin karşılanması düzeltimci bir siyasetin konusu olmuştur. Kapi- talizmin zamanı ve mekânı yeniden örgütlerken, kişiyi de varoluş ihti- 90 E.P. Thompson, Avam ve Görenek, s. 157.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1