Türkiye Barolar Birliği Dergisi 156.Sayı

122 Ekolojik Krizin Yeniden Üretiminde Hukuk dan kuşaklara aktarılan hakların, emeğin tarihsel hafızası biçiminde, şimdiye ait olmadığını, bir müşterekleştirme zemininde, kuşakların praksislerinin ilişkisiyle ve bu ilişkinin dolayımıyla hukuk olarak ta- şındığını gösterir. Hakları tarihselliği, insanların doğuştan sahip ol- dukları bir haklar zemini olduğunu değil kuşaklardan kuşaklara top- lumsal praksisle aktarılan bir hafıza olarak hukuki bir olanağın her daim bulunduğunu gösterir. Bu olanak, toplumsalın hukuku verili hukuk dışında her an inşa edebilme gücünün, iradesinin ve hakkının da zeminidir. Hukukun toplumsal ve tarihsel kuruluşu için hakların ontolojik ve tarihsel bir olanak değil de bir türe bahşedilmiş, teolojik bir ayrıca- lık olarak inşasıysa, liberal hak teorileri ekseninde geliştirilmiştir. Bu zemin, toplumsal emeğin ve doğanın çitlenmesinin teorik öncüllerini sağlamaktadır. Böylece, mülk edinmeye dair kural koyma gücünün yasa koyucu egemene devredilebilir olarak kurgulanmasını bu zemin mümkün kılar. Türsel varlığını diğer canlılarla ve bireysel varoluşunu da toplumsallaşma pratiğiyle kurabilen insanın, bu ontolojik olanağı imha edilebilir. Yasanın, sözü söyleyenin emri olduğu, hakkın da bu sözün somut ifadesi olması, sözün nasıl söylenmesi gerektiği kadar, kimin bu sözü söylediğinin de önemini arttırmıştır. Yasayı buyurma kudretini kullanan egemen, bu gücü, sözü söylediği kişilerin menfaati adına kullandığını buyurması ve bunun da genel çıkarın kendisi oldu- ğunun kabul edilmesine yönelik egemenlik kuramları tam da toplulu- ğun var oluş koşullarının egemen tarafından meta ilişkileri içinde de sınırlanmasının ön koşulunu sağlar. Toplumsal taleplerin yasal formlarda içerilerek piyasaya eklem- lenmesi ve toplumsallaşma olanağının meta üretim sisteminin hakimi- yetinde biçimlenmesi ve neoliberal hukukun yeniden üretiminde yasa koyucunun zorunun bir rıza formunda toplumsallaşması hakların çit- lenmesinin esasını oluşturur. Hak zemininin çitlenmesi, insanın toplumsallaşma uğrağında onun türsel varlığına dair zeminin çekilip alınmasını iken, çelişkili bir biçimde yine insanın tekil varlığını sürdürmesine dair ise tüm zeminin yeniden meta dolayımıyla tanımlanmasını ve düzenlenmesini gerekti- Yayınları, İstanbul, 2015.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1