Türkiye Barolar Birliği Dergisi 156.Sayı
81 TBB Dergisi 2021 (156) Uğur ORHAN SONUÇ Cezaların caydırıcılığı, insanların kişiliğinden ceza adalet sistemi- nin bütününe kadar birçok nedene bağlıdır. Hiçbir neden, caydırıcılığı tek başına sağlamakta yeterli değildir. Fakat, bu çalışma bakımından ele alınan nedenler incelendiğinde, cezaların ağırlığındansa, mutlak ve kaçınılmaz olması gerektiği ortadadır. Türkiye’de de cezaların ağırlı- ğından ziyade “mutlaklık ve kaçınılmazlık” açısından sorunlar olduğu görülmektedir. TCK’da suç karşılığı öngörülen soyut cezalar yeterince ağırdır. Fa- kat, yapılan düzenlemeler ve uygulama, öngörülen cezaları erozyona uğratmaktadır. Örneğin, son infaz düzenlemeleriyle yapılan değişik- likler, on yıl hapis cezası alan bazı hükümlülerin iki yıl cezaevinde kal- dıktan sonra (koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik marifetiyle) tahliye olması sonucunu doğurmuştur. Bu durum, toplumda çoktan yer edinmiş olan “birkaç sene yatar çıkar” algısını haklı kılmakta, suç işlemeyi düşünen kimseleri teşvik etmektedir. Nitekim, on yıllık hapis cezasını iki yılın sonunda tahliyeyle sonuçlandıran düzenlemelerin; beş yıl hapis cezası öngören fakat bunun tamamının ciddiyetle infazını sağlayan düzenlemelerden daha caydırıcı olduğunu söylemek müm- kün değildir. Unutulmamalıdır ki, “birkaç sene yatar çıkar” gibi caydırı- cılığı azaltan inançlar, cezaların ağır olduğu hukuk düzenlerinde yer bulabilir. Cezaların mutlak ve kaçınılmaz olarak uygulandığı hukuk düzenlerinde bu gibi inançlar kolay kolay yer edinemez. Caydırıcılık bakımından dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da insanlardaki “cezaevine girme korkusu”dur. Bu çarpık uygulama- ların, cezaevine girmemiş kimselerdeki cezaevine girme korkusunu da azalttığını, insanlarda “ceza alsam bile kısa sürede çıkarım” şeklinde bir inanç yarattığını söylemek mümkündür. Şu hâlde, sıklıkla tartışılan caydırıcılık bakımından cezaların ağır- lığının çok da önemli olmadığı, kaldı ki TCK’de cezaların zaten ağır ol- duğu ortadadır. Ağır cezaların daha da ağırlaştırılmasını istemek, ger- çek ve temel sorunları halı altına süpürmekten başka bir şey değildir. Türkiye’deki caydırıcılık sorununun çözümü için önceliğin cezaların mutlak ve kaçınılmaz olmasına verilmesi, ayrıca hızlılığın sağlanması gerekmektedir. Yine bu bağlamda, af, erteleme, koşullu salıverilme, denetimli serbestlik gibi cezaları erozyona uğratan kurumların da amacından saptırılmadan, özenli uygulanması zorunludur.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1