Türkiye Barolar Birliği Dergisi 157.Sayı

91 7BB 'HUJLVL øOKaPL g=7h5. $ULI (PUH 6h0(5 Usulleri Hakkında Kanun’un 52’nci maddesinin ikinci fıkrasına göre, siyasi parti kapatma davaları Genel Kurulca dosya üzerinden incelenerek karara bağlanır ve bu davalarda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) bu davanın niteliğine uygun hükümleri uygulanır. Anayasa Mahkemesi yapacağı değerlendirme sonucunda; parti kapatma sebeplerinin gerçekleşmediği kanaatine varır ise davayı reddedecek, bu sebeplerin şümule erdiği kanaatine varır ise partinin kapatılmasına ya da işlenen fiillerin ağırlığı da göz önünde bulundurularak Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verecektir.26 Kapatma veya Devlet yardımından yoksun bırakma kararları Anayasa’nın 149’uncu maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca üçte iki çoğunlukla alınır. Şimdi burada parti kapatma sebeplerinden kısaca bahsedilecektir. B. Türk Hukukunda Siyasi Parti Kapatma Sebepleri Anayasa’nın 69’uncu maddesinde üç adet siyasi parti kapatma sebebine yer verilmiştir. Parti kapatma sebepleri bakımından numerus clausus (sınırlı sayı) ilkesi geçerlidir. Parti kapatma sonucunu doğuracak sebeplerin kanunla da olsa genişletilmesi mümkün değildir. Nitekim Anayasa Mahkemesi de zaman içerisinde SPK ile öngörülen parti lığı olduğu göz önünde bulundurulduğunda, mali denetim görevinin de Yargıtay’a verilmesi düşünülebilir. Mali denetim görevini Anayasa Mahkemesi’nin yerine getirmeye devam etmesi durumunda ise, parti kapatma davalarına bakma görevi bir kanun değişikliği ile Yargıtay’a verilebilir. Zira, Anayasa’nın 69’uncu maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan; “Siyasi partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır.” hükmü siyasi parti kapatma davalarına bakma görevinin, Anayasa değişikliğine ihtiyaç duyulmaksızın Yargıtay’a verilmesine imkân tanıyacak mahiyettedir. Nitekim “kesin olarak karara bağlama” bir kanun yolu terimidir. Siyasi parti kapatma davalarına başka bir mercii tarafından bakılıp, son karar merciinin Anayasa Mahkemesi olarak belirlenmesi de Anayasa’daki bu düzenlemeye aykırılık teşkil etmeyecektir. Dolayısıyla, siyasi parti kapatma davalarına bakma görevinin bir kanun ile Yargıtay’a verilip, temyiz organının Anayasa Mahkemesi olarak tayin edilmesi, Anayasa’ya aykırılık teşkil etmeyecektir. Mevcut sistemde, doğurduğu etki ve sonuçları daha büyük olan parti kapatmaya ilişkin Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı, Yüce Divan kararlarına karşı öngörülmüş olan “yeniden inceleme” müessesesinin öngörülmemiş olmasından kaynaklanan eksiklik ve olumsuzluklar da böylece giderilmiş olacaktır. Siyasi parti sicillerinin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde tutulduğu ve mali denetim raporlarının da bu makama gönderildiği göz önüne alındığında, mali denetim yapma görevinin Yargıtay’a verilmesinin bu gerekçeyle de daha isabetli olacağı savunulabilir. 26 Kemal Gözler, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, 16. Baskı, Bursa 2014, s. 166.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1