Türkiye Barolar Birliği Dergisi 157.Sayı

99 7BB 'HUJLVL øOKaPL g=7h5. $ULI (PUH 6h0(5 bireyselleştirilmesi37 ilkelerine de aykırıdır. Devlet yardımından yoksun bırakma yaptırımına kural olarak parti kapatma yaptırımı yerine başvurulması mümkün iken, SPK’nın 102’nci maddesinde bu yaptırıma hükmedilebilecek başka sebeplere daha yer verilmiştir.38 Anılan maddenin birinci fıkrası uyarınca, siyasi çıkışında önemli bir rol oynar. Orantılılık ilkesi hakkında detaylı bilgi için bkz. Fatih Birtek, Ceza Hukuku Genel Hükümler Temel Bilgiler, 6. Baskı, Ankara 2018, s. 73-74; Hasan Gerçeker, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu Cilt 1, 5. Baskı, Ankara 2020, s. 133; Gökhan Taneri, “Temel Cezanın Belirlenmesi”, TBB Dergisi, S. 2, 2016, s. 130-131. 37 Siyasi partiler hakkında uygulanacak yaptırımlar ve bu yaptırımların ağırlığı belirlenir iken “cezaların bireyselleştirilmesi” ilkesine de riayet edilmelidir. En genel anlamıyla cezaların bireyselleştirilmesi ilkesi, kanunda öngörülen somut cezanın failin kişiliğine uydurulmasıdır. Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirlerine hükmeder iken de bu ilkeye bağlı kalınmalıdır. Bu kapsamda, cezaların bireyselleştirilmesi ilkesi uyarınca, siyasi partiler hakkında kapatma ya da kapatma yerine Devlet yardımından yoksun bırakma yaptırımının uygulanmasına karar verilir iken, siyasi partinin geçmişi, yargılama sürecinde parti organları ve üyelerinin davranışları ve uygulanacak yaptırımın siyasi partinin geleceği üzerindeki olası etkileri de göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin, aynı partiye farklı zamanlarda Devlet yardımından tamamen yoksun bırakma yaptırımı uygulandığında, Devlet yardımları miktarları birbirine yakın ise bireyselleştirme imkânı oldukça kısıtlanmış olacaktır. 38 Siyasi Partiler Kanunu’nun 102’nci maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları, 4748 sayılı Yasa’nın 4’üncü maddesinin (B) bendi ile değiştirilerek, siyasi partilerin faaliyetlerinin izlenmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın istediği bilgi ve belgeleri bildirilen süre içinde vermeyen veya aynı maddenin ikinci fıkrasına göre, Anayasa’nın 68’inci maddesinin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı fiilin işlenmesi hâlinde, ilgili parti organı, merci veya kurulun işten el çektirilmesi istemini veya yine 68’inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı fiil ve konuşmalarından dolayı hüküm giyen parti üyelerinin partiden kesin olarak çıkarılma istemini yerine getirmeyen siyasi partinin kapatılması ya da Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Anayasa Mahkemesi’nde re’sen dava açılabileceği öngörülmüş idi. Buna göre siyasi partilerin temelli kapatılma sebepleri arasında Anayasa’nın 69’uncu maddesinde sayılan üç nedenin dışında, 2820 sayılı Yasa’nın 102’nci maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen nedenlerle de siyasi partilerin kapatılması mümkün idi. 2820 sayılı Yasa’nın 102’nci maddesinin 4748 sayılı Yasa ile değişik birinci ve üçüncü fıkralarıyla ilgili iptal davası istemiyle 31.5.2002 tarihinde Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası açılmıştır. Söz konusu fıkralarda geçen “...kapatılması ya da...” ibaresi dava açıldıktan sonra 11.1.2003 tarihinde yürürlüğe giren 2.1.2003 günlü 4778 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 11’inci maddesiyle madde metninden çıkartıldığından, Anayasa Mahkemesi tarafından konusu kalmayan istem hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. AYM., T. 16.7.2003, E. 2002/104, K. 2003/2, https://www.anayasa.gov.tr/tr/kararlar-bilgibankasi/, (Erişim: 15.05.2021). Bunun sonucunda, Anayasada sayılan siyasi parti kapatma nedenleri dışındaki bir nedenle 2820 sayılı Yasa’da siyasi parti kapatıl-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1