Türkiye Barolar Birliği Dergisi 157.Sayı

109 7BB 'HUJLVL øOKaPL g=7h5. $ULI (PUH 6h0(5 gulanan yaptırımların ceza hukuku kurumlarından farklı olduğunu, bu davada CMK hükümlerinin uygulanmasının parti kapatma davalarını tek başına ceza davası hâline getirmeyeceğini ifade etmektedir. Bu görüşte olan yazarlara göre, parti kapatma davaları kendine özgü birer dava niteliğindedir.48 Siyasi parti kapatma davalarının hukuki niteliğinin ne olduğu hususunda, Anayasa Mahkemesi kararlarında yapılan belirlemelerde de herhangi bir istikrar bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesi uzun bir dönem, kararlarında bu davaların ceza davası niteliğinde49 olduğunu belirtmekte iken, son zamanlarda parti kapatma davalarının kendine özgü niteliğinin50 bulunduğu yönünde hüküm tesis etmektedir. Kanaatimizce, siyasi parti kapatma davaları ceza davası niteliğindedir. Bu görüşümüzün iki esas dayanağı bulunmaktadır. Bunlardan ilki, bu dava sonucunda hükmedilen esas yaptırım olan “kapatma” kararının niteliğinden kaynaklanmaktadır. Zira bu yaptırım, doktrinde de bazı yazarlar tarafından ifade edildiği üzere, ceza hukukundaki iki yaptırım türünden biri olan “güvenlik tedbiri”51 mahi48 Yüksel Metin, “Siyasi Parti Kapatma Davalarında Ortaya Çıkan Ön Sorunlar”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, S. 3 (Güz), 1998, s. 224. 49 “Anayasa’nın 19 uncu maddesinde yazılı yasaklara riayet etmeyenin (Dernek) olması hâlinde bu derneğin kapatılması yetkili mahkemeye bırakıldığı hâlde siyasi hayatın vazgeçilmez bir unsuru olarak kabul edilmiş bulunan siyasi partiler diğer derneklerden ayrı tutulmuş ve bunların kapatılması hakkındaki dâvalar dahi kamu dâvası niteliğinde bulunmuş olduğundan, siyasi partilerin kapatılması dâvalarını her hangi bir kişinin veya o partiye kayıtlı bulunan bir kimsenin irade ve takdirine bırakarak Anayasa Mahkemesine doğrudan doğruya dâva açma hakkı bulunduğunu kabule imkân görülmemiştir.” AYM., T. 07.06.1965, E. 1965/17, K. 1965/35, www. lexpera.com.tr, (Erişim: 04.05.2021). Görüldüğü üzere Anayasa Mahkemesi bu kararında, ceza davası yerine kamu davası ibaresini tercih etmiştir. Bu iki kavramın çoğunlukla birbirlerinin yerine kullanıldığı görülmekle birlikte, 5271 sayılı CMK esas olarak “kamu davası” terimi benimsemiştir; Aynı doğrultuda başka kararlar için bkz. AYM., T. 11.03.1963, E. 1963/37, K. 1963/54, www. lexpera.com.tr, (Erişim.: 04.05.2021), AYM., T. 28.09.1984, E. 1984/1, K. 1984/1, R.G.: 14.02.1985-18666, (Erişim: 04.05.2021). 50 AYM., T. 16.01.1998, E. 1997/1, K. 1998/1, https://anayasa.gov.tr/tr/kararlar-bilgi-bankasi/, (Erişim: 04.05.2021), AYM., T. 22.06.2001, E. 1999/2, K. 2001/2, R.G.: 05.01.2002-24631, (Erişim: 04.05.2021), AYM., T. 11.12.2009, E. 2007/1, K. 2009/4, www.legalbank.net, (Erişim: 04.05.2021). 51 Aşağıda tekrar üzerinde durulacağı üzere, bir güvenlik tedbirine hükmedilebilmesi için kural olarak kasten işlenen bir suçun varlığı zorunludur. Ancak kural bu olmakla beraber, TCK sistematiğinde bazı hâllerde henüz kasıtlı olarak işlenen bir suçun varlığı söz konusu değil iken bile güvenlik tedbirine hükmetmek mümkün-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1