Türkiye Barolar Birliği Dergisi 157.Sayı

120 6L\aVL 3aUWLOHU +akkÕnda 8\JXOanan 'HYOHW <aUdÕPÕndan <RkVXn BÕUakPa <aSWÕUÕPÕnÕn siyasi hayat bakımından arz ettiği önem göz önünde bulundurulduğunda, bunlar hakkında uygulanan kapatma ve Devlet yardımından yoksun bırakma yaptırımlarının ne kadar ağır nitelikte olduğu hususunda şüphe bulunmamaktadır. Bu yaptırımlar ağır nitelikte ceza hukuku yaptırımları olduğundan, bunlara ancak ceza muhakemesi hukuku kurallarının uygulandığı bir yargılama faaliyeti sonucunda hükmetmek mümkün olmalıdır. Nitekim, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 52’nci maddesinde siyasi parti kapatma davalarında CMK’nın bu davanın mahiyetine uygun düşen hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır. Söz konusu hüküm, yukarıda bahsedilen gerekçeler bağlamında ele alındığında Anayasa yapıcı ve kanun koyucunun da Devlet yardımından yoksun bırakma yaptırımını bir ceza hukuku yaptırımı olarak kabul ettiği sonucuna ulaşılabilir. Siyasi partiler hakkında kısmen uygulanacak Devlet yardımından yoksun bırakma yaptırımına yüzdelik oran şeklinde mi yoksa miktar belirtilerek mi hükmedileceği, siyasi partilerin bu yaptırımın gereğini yerine getirmemeleri hâlinde ne şekilde hareket edileceği, siyasi partiler hakkında cebri icraya başvurmanın mümkün olup olmadığı, bu kapsamda faiz talep edilip edilemeyeceği gibi birtakım hususlarda belirsizlikler mevcuttur. Devlet yardımından tamamen ya da kısmen mahrum bırakma yaptırımına ilişkin belirsizliklerin ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerinin ancak kanunla konulacağı yönündeki anayasal kanunilik ilkesine uygun biçimde kanunla düzenlenmesinde isabet bulunmaktadır. Ayrıca, bu yaptırımın yalnızca Devlet yardımı alan siyasi partiler hakkında uygulanmasının mümkün olması, diğer partiler hakkında kapatma sebeplerinin gerçekleşmesi durumunda kapatmadan başka bir yaptırımın uygulanmasının mümkün olmaması eşitsiz bir durum ortaya çıkarmaktadır. Öte yandan, Devlet yardımından mahrum bırakma cezasının kanunla bazı fiiller için son yıl alınan Devlet yardımı ile sınırlandırılmış olmasına karşılık diğer bazı fiiller için böyle bir sınırlandırma yapılmaması, Anayasaya ve suç ve cezaların orantılılığı ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Devlet yardımı almayan partiler hakkında da işlenen fiillerin ağırlığı göz önünde bulundurularak kapatma yerine başka bir yaptırımın uygulanacağı yönünde anayasa değişikliği yapılması isabetli olacaktır.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1