Türkiye Barolar Birliği Dergisi 157.Sayı

132 7&.’da +akaUHW 6XoXnXn $OHnHn øşOHnPHVL tecavüz suçlarının “detractio” ve sövmeyi andıran “contumelia” şeklinde ayrıma tabi tutulduğu, düzenlemelerin genellikle ruhban sınıfını koruma amaçlı olduğu ve zaman zaman aforoz sistemi ile cezalandırıldığı tespit edilmiştir. Orta Çağda hâkim olan bu uygulamanın Fransız İhtilaline kadar devam ettiği cezaların bazen ağır ve bazen hafif uygulandığı görülmüştür. XV. yüzyılın ortalarında matbaanın icat edilmesiyle şerefe karşı suçlarda yeni bir alan açılmış, yazı ile şerefi ihlal eden failler isnadı ispat edemezse dayak ve sürgün gibi ağır cezalara tabi tutulmuştur. Bu dönemde kral fermanlarında yazılı hakaret fiillerine dayak, sınır dışı etme, bu tür fillerin devamı ve etkisinin büyük olması halinde ölüm cezası uygulandığı görülmüştür. 24 İslam hukukuna bakıldığında şerefe karşı suçlara sebb-ü şetm denildiği ve tazir sistemi ile cezalandırıldığı görülmektedir.25 Bu suçların en ağırını zina iftirası oluşturmakta olup26 bu suçu işleyen failin, aynı zamanda Allah hukukuna dokunduğu gerekçesiyle, mağdur affetse dahi tazir sistemiyle 39 ilâ 79 arasında sopa cezası ile cezalandırıldığı, daha hafif sebbü şetm’lerin ise tazir cezası ile hafif şekilde cezalandırıldığı görülmüştür. Osmanlı Devleti döneminde İslam hukuku uygulamalarına devam edilmiş, zina iftirası dışında hakaret ve sövme suçlarının Kanuni Sultan Süleyman tarafından çıkarılan bir ceza kanunnamesi ile cezalandırıldığı, bu cezanın kadı tarafından belirlenen sopa cezası veya para cezası olduğu tespit edilmiştir. Tanzimat döneminde ve sonraki dönemlerde yapılan reform çalışmalarının bir sonucu olarak çıkarılan kanunnamelerde, şerefe karşı suçlarla ilgili ayrıntılı düzenlemeler yapıldığı27, bu dönemde çıkarılan kanunname ile kişinin 24 Erman, s.10.; Cesare Beccaria, Suçlar ve Cezalar Hakkında, Çeviren: Sami Selçuk, Ankara 2004, İmge Kitabevi, s.64. 25 İslam hukukunda suçların üç kısma ayrıldığı görülmektedir. Bu kapsamda, öldürme ve yaralama suçlarına kısas ve diyet usulü ile ağır cezalar verildiği, diğer bir kısım, örneğin (Kur’an’da gösterilen ve Allah’a karşı işlenen) hırsızlık, zina, şarap içme, zina iftirası gibi suçlara ise, suçun işleniş biçimi ve takdire bağlı olarak hadd cezası uygulandığı, hadd cezasının bazen sopa vurma, bazen recm etme, bazen de el veya kol gibi organların kesilmesi gibi çeşitli cezaları içerdiği, üçüncü kısım suçların ise tazir suçları olarak nitelendirildiği, Kur’an ve hadiste hakkında bir hüküm bulunmayan bu suçlara, kadılar tarafından çeşitli cezalar takdir edildiği görülmektedir. Bkz. İlhan Akbulut, İslam Hukukunda Suç ve Ceza, AÜHF Dergisi, 2003, C.52, S.1, s.167 vd. http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/283/2580.pdf (e.t.15.05.2021); Coşkun Üçok, ‘‘Osmanlı Kanunnamelerinde İslam Ceza Hukukuna Aykırı Hükümler’’, Ankara Hukuk Fakültesi Mecmuası, Ankara 1946, C.III, S.l, s.126. 26 Erman, s.13. 27 Bkz. Erman, s.15.; Ahmet Gökçen, Tanzimat Dönemi Osmanlı Ceza Kanunları ve

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1