Türkiye Barolar Birliği Dergisi 157.Sayı

136 7&.’da +akaUHW 6XoXnXn $OHnHn øşOHnPHVL Bir görüşe göre, hakaret suçuyla korunan şeref kavramının objektif (dış şeref) ve sübjektif (iç şeref) boyutu bulunmaktadır. Bu nedenle mağdur, hakaret teşkil eden ifadeyi doğrudan algılama imkanına sahip değilse, eylem iç şeref bakımından rencide edebilecek bir nitelik taşımadığından elverişli bir eylemden ve dolayısıyla hakaretten söz edilemeyecektir. Bu görüş, akıl hastalığı veya yaş küçüklüğü olan mağdurun, hakaret içeren ifadeyi algılamayacak olması halinde, iç şerefin ihlal edilmesi olanaksız olduğu için hakaret suçunun oluşmayacağını kabul etmektedir.43 Buna karşılık şeref duygusundan yoksun veya yapılan hakaretten üzüntü duymayan küçüklerin ve akıl hastalarının da toplum nezdinde itibar ve şerefleri ya da saygınlıkları olduğu için, hakaret suçunun mağduru olacakları ifade edilmiştir.44 Ölülerin bu suçun mağduru olup olmayacakları konusunda da farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bu kapsamda, ölen kişinin hukuksal yararının bulunmadığı ve suçun aktif süjesi olmadıkları dolayısıyla hakaret ve sövme suçunun mağduru olamayacağı iddia edilmiştir. Bir başka görüş, ölümle birlikte kişinin maddi varlığının son bulacağı, manevi varlığının ise devam ettiğini dolayısıyla manevi varlığa karşı yapılan saldırı ve eylemlerin şerefi ihlal edeceğini kabul etmektedir.45 Bu görüşe göre, TCK’nın “kişinin hatırasına hakaret” başlıklı 130. maddesi, kişiye öldükten sonra yapılan hakareti cezalandırmış olup kanun koyucunun amacının ölenin devam eden manevi kişiliğini kastettiği gerçeğidir. Bu nedenle ölen bir kişinin cesedi ve kemiklerine yönelik tahkir edici eylemler de aynı maddenin ikinci fıkrasında suç olarak düzenlenmiştir.46 Benzer şekilde, 5816 sayılı Kanun ile Atatürk’ün hatırasına hakaret eylemleri suç olarak düzenlenmiş, soruşturmanın da şikâyete tabi olmadan resen yapılacağı hükme bağlanmıştır.47 Bu suçlarda tartışılan bir başka husus mağdurun belirlenmesi sorunudur. Bu kapsamda, TCK’nın 126. maddesi uyarınca hakaret suçlarında mağdurun belli veya belirlenebilir olması yeterli olup, mağdurun kim olduğu ismen açık bir şekilde söylenmesinin zorun43 Bkz. Aras Türay/Irmak Erdoğan, “Gıyapta Hakaret Suçunda İhtilat Şartının Hukuki Niteliği Üzerine Bir İnceleme”, Prof. Dr. Durmuş Tezcan’a Armağan, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2019, C.21, Özel Sayı, s.1340. 44 Erman, s.53. 45 Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe, s.489.; Erman, s.60. 46 Artuk/Gökcen/Alşahin/Çakır, s.426. 47 Artuk/Gökcen/Alşahin/Çakır, s.426.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1