Türkiye Barolar Birliği Dergisi 157.Sayı

143 TBB Dergisi 2021 (157) Mehmet Zülfü ÖNER Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlükleri koruma yükümü çerçevesinde temel hak ihlallerini yaptırım altına alan yasa koyucunun, Anayasa kuralları ve hukukun genel ilkeleri çerçevesinde kalmak koşuluyla, hangi eylemlerin suç oluşturacağını ve cezasını belirleme yetkisi bulunduğu gerekçesiyle, “en az üç kişiyle ihtilat” unsurunun yasama yetkisi kapsamında kaldığı gerekçesiyle iptal istemini kabul etmemiştir. 4- Manevi Unsur Suçun manevi unsuru, cezai sorumluluğun sübjektifleştirilmesi sürecinin bir sonucu olarak işlenen fiil ile fail arasındaki psikolojik bağı ifade etmektedir.86 Bu bağlamda, hakaret suçu kasten işlenebilen bir suç olup, fail eylemi ve neticeyi bilmeli ve istemelidir.87 Kanunda aksine bir düzenleme olmaması nedeniyle, bu suçun taksirle işlenmesi mümkün değildir.88 Örneğin dil bilgisi zayıf olan bir failin anlamını bilmediği hakaretamiz bir sözcüğü kullanması halinde, suçu oluşmayacaktır. Yine, failin gerçekte yalnızca bir kişiye söylemek istediği tahkir edici sözün başkaları tarafından duyulması halinde ihtilat unsuru gerçekleşmediği gibi, kasıt yokluğundan (ihtilat unsurunda taksirden söz edilse dahi) beraat kararı verilmelidir.89 Hakaret suçunun oluşması için genel kastın yeterli olduğu görüşüne90 karşılık, burada özel kastın aranması gerektiği dile getirilmiştir.91 Bu görüş, failin genel kastı yanında mağdurun onur ve şerefini aşağılama kastının da aranması gerektiğini belirtmektedir. Yani, failde tahkir amacı yoksa suçun oluşmayacağını iddia etmektedir. Buna karşılık, faihtilat ederek islemesi gerekir” biçimindeki cümlesi ile ilgili olarak Anayasa’nın 2. ve 5.maddelerine aykırılık iddiası ile iptal talebinde bulunmuştur. İptal başvurusunun gerekçesi ‘‘ceza verilebilmesi için failin en az üç kişiyle ihtilat etmesini yani iletişime geçmesini veya duyurmasını aramaktadır. Bu hüküm bu haliyle Anayasanın devlete yüklediği, kişilerin manevi yaşamlarını koruma yükümlülüğünün (md. 5) ihlali niteliğindedir. Devlet; yurttaşlarının şeref ve haysiyetlerini ihlal eden davranışların, cezalandırılabilme koşulunu mağdurun ihtilat ettiği yani iletişime geçtiği kişilerin sayısıyla ölçemez, devlet her şart ve koşul altında yurttaşlarının şeref ve haysiyetini ve manevi yaşamını korumak zorundadır.’’ şeklindedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Özer, s.15 vd. 86 Toroslu, Genel Kısım, s.171. 87 Hafızoğulları/Özen, s.232. 88 Soyaslan, s.325. 89 Erman, s.180. 90 Hafızoğulları/Özen, s.232. 91 Bkz. Coşkun, s.64.; Sınar, s.441.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1