Türkiye Barolar Birliği Dergisi 157.Sayı

204 .LşLOHULn +X]XU YH 6kXnXnX BR]Pa 6XoX BakÕPÕndan *HUoHk øoWLPa YH )LkUL øoWLPa bozma suçunun gerçekleşmeyeceği görüşü ileri sürülmektedir. Maddi olayda, sanık ...’ın kullanmakta olduğu 05332850322 numaralı telefon hattından, katılanın kullandığı 05398529621 numaralı telefon hattını ısrarla ve sürekli arayarak onu rahatsız ettiği, kendisinin evlenme teklifini geri çeviren katılanı huzursuz etmek ve istediklerini yapma konusunda zorlamaya yönelik eylemlerde bulunduğu, kanaatimizce, failin tek hareketiyle birden fazla neticenin meydana gelmesi durumunda eylem tek kasıt altında işlenmişse TCK’nın 44. maddesi kapsamında en ağır olan eylemden sorumlu tutulması, eğer sanığın kastı her iki suça yönelik ise tek eylemde olsa artık fikri içtimadan söz edilemeyeceği ve her iki suçun ayrı ayrı işlendiğinin kabulü gerekeceği kuşkusuzdur. Sanığın evlilik teklifin katılanın reddedilmesi üzerine gerçekleştirdiği eylemlerde hem huzursuz etmek hem de hakaret kastıyla hareket ettiği; sanığın icrai hareketleri tek eylem gibi kabul edilse bile sanığın ayrı ayrı kasıtla, birden fazla neticenin meydana gelmesini istediğinin kabulü gerekir. Sanık hakkında gerçek içtima hükümleri çerçevesinde, her iki suçun ayrı ayrı oluşabileceğinin kabulü gerekmektedir. Yüksek Mahkemece yalnızca kişilerin huzur ve sükununu bozma suçuna yönelik yapılan temyiz incelemesinde, sırf “huzur ve sükunu bozma” özel kasıtla hareket edip etmediğinin aranması hukuken doğru değildir. Kastının birden fazla suç işlemeye yönelik olduğu dosya kapsamından açıkça anlaşılmaktadır” ifadelerine yer verilmiş51 ve eğer failin kastı her iki suça yönelik ise ortada tek eylem dahi olsa artık fikri içtimadan söz edilemeyeceği belirtilmiştir. Kanaatimiz, hakaret ile kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu bakımından gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerektiğini ifade eden söz konusu kararın, gerekçesi itibarıyla hukuken isabetsiz olduğu yönündedir. Zira fikri içtima kurallarını düzenleyen 5237 sayılı Kanun’un 44. maddesi açık olup, işbu düzenlemede failin suçlara yönelik kastı bakımından bir değerlendirme yapılmamıştır. Bu kapsamda fikri içtimanın yukarıda atıf yapılan şartları gerçekleştiği zaman, failin kastının bütün suçlara yönelik olduğu gerekçe gösterilerek gerçek içtima hükümlerinin tatbik edilebilmesi hukuken mümkün değildir. Çünkü fikri içtima kurumu failin hareketinin tekliğini esas almakta olup, kastının niceliği burada bir önem arz etmemektedir. Hal böyleyken atıf yapılan kararda yer alan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçeleri yerinde 51 Kararın yukarıda atıf yapılan kısmı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz gerekçeleridir. Daire, söz konusu itiraz gerekçelerini yerinde görerek, itirazın kabulüne karar vermiş ve yerel mahkeme hükmünü onamıştır.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1