Türkiye Barolar Birliği Dergisi 157.Sayı

205 TBB Dergisi 2021 (157) Bahar TOPSAKAL olmayıp; somut olayda icra hareketlerinin ayniyeti kıstasına göre değerlendirme yapılması daha makul olabilirdi. IV. Sonuç 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 123. maddesinde hüküm altına alınan kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu, doktrinde bazı yazarlarca ve Yargıtay’ın bazı kararlarında genel ve tamamlayıcı bir suç tipi olarak kabul edilmektedir. İşbu görüşe katılmak mümkün değildir. Zira madde metninde suçun adı geçen niteliği hakkında herhangi bir düzenleme yapılmadığı gibi, madde gerekçesinde de suçun genel ve tamamlayıcı bir nitelikte olduğundan söz edilmemiştir. Hal böyleyken, madde metninde ve gerekçesinde zikredilmeyen bir hususu suçun bir niteliği-unsuru olarak kabul edip, “eylemin başka bir suçu oluşturmaması gerektiği” gibi bir gerekçe ile bilhassa içtima uygulamaları bakımından kanunilik ilkesine halel getirecek şekilde içtihat ve görüş oluşturmak uygun değildir. Kanaatimizce kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu ile birlikte başka suçların da gündeme gelmesi durumunda gerçek içtima hükümlerinin mi yoksa fikri içtima hükümlerinin mi tatbik edileceği hususu, icra hareketlerinin ayniyeti kıstası çerçevesinde fiilin tekliğine göre belirlenmelidir. Buna göre değerlendirmede birlik oluşturmayan fiil gruplarının varlığı halinde şartları varsa gerçek içtima hükümleri uygulanarak fail hakkında hem kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan hem de ilgili diğer suçtan hüküm kurulmalıdır.52 Uygulamada, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun genel ve tamamlayıcı bir suç olduğundan bahisle fikri içtima kuralları da gerekçe gösterilerek, ilgili diğer suçtan hüküm kurulması kanaatimizce ceza adaleti bakımından hakkaniyetli sonuçlar doğurmamaktadır. Yine fiilin tekliği kıstasının dışına çıkarak, salt failin kastı bakımından değerlendirme yapılması da içtima kurallarının genel prensibi ile bağdaşmamaktadır. Hal böyleyken suçta ve cezada kanunilik ilkesine halel getirmeyecek şekilde, suçun genel ve tamamlayıcı bir suç tipi olarak kabul edilmesinin önüne geçilmesi ve bu bağlamda “fiilin tekliği” kıstası çerçevesinde içtima kurallarının değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. 52 Doktrinde Şen; hakaret, tehdit ve kişilerin huzur ve sükununu bozma suçlarının birlikte işlenmesi durumunda gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerektiğine işaret etmektedir. (Ersan Şen, Yeni Türk Ceza Kanunu Yorumu, İstanbul 2006, s. 521.)

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1