Türkiye Barolar Birliği Dergisi 157.Sayı

26 0RdHUn +XkXk 3UaWL÷LndH 'LnL $UJPanWaV\Rn 7aUWÕşPaOaUÕ manevi ıstırabın ortaya konulması gerekecektir.87 Bu yöndeki bir seküler gerekçelendirme şablonu, ABD Yüksek Mahkemesinin Obergefell v. Hodges davası üzerinden incelenebilir.88 Bu dava evlilik hakkından eşcinsel çiftlerin yararlanmasını yasaklayan düzenlemeler ile ilgilidir. Söz konusu kanuni düzenlemelerinin anayasaya aykırı bulunduğu davada, bireyin aile kurmak istediği kişiyi seçmesinin hakkın kullanımı bakımından bireyin özerk alanı içerisinde kaldığını ve bireyin kendisini tanımlamasının bir türü olduğunu ifade eden Yüksek Mahkeme, eşcinsel evliliklerden rahatsızlık duyan ve toplumun geleneksel yanını oluşturan çoğunluğun bu duygusunun dini kaynaklı bir iddiaya dayandığına dikkat çekilmiştir.89 Dini gerekçelerle ortaya çıkan rahatsızlığın, halk üzerinde negatif bir etkisi olacağından bahisle toplumun bir zarara uğrayacağı iddiası ise zarar olgusunun aşırı derecede hassas bir yorumunu gerektirmektedir. Kaldı ki Yüksek Mahkeme de mevcut kararlarının evlilik hakkının temelini dine dayandıranların görüşlerini hor görmediğine, asıl aksi yöndeki kişisel tercihin yasalaşmasının devletin bu dini görüşü tasdik etmesi anlamına geleceğine dikkat çekmektedir.90 Ayrıca kararın çoğunluk görüşünü kaleme alan hâkim Keneddy, eşcinsel çiftlerin mevcut kanunlar vasıtasıyla eşitlikten ve saygınlıktan mahrum ve ikinci sınıf vatandaş gibi muamele gördüklerinden bahsetmekte, tüm vatandaşların eşit ve özgür bir şekilde 87 Bu noktada aleniyet, ahlaksızlığın zarar meydana getirmesinde önemli bir belirleyici olarak karşımıza çıkar. Diğer yandan hukuk paternalizm ekseninde ya da dolaylı bir zararın ortaya çıkma ihtimali olan durumlarda da ahlaki olarak görülmeyen bir eylemi hukuken yasaklayabilir. Her iki örnekte de ana olgu ahlaka aykırılığın aynı zamanda zarar ortaya çıkaracağı düşüncesidir. Hart (2014) s. 38-39, 48-49; Scott C. Idleman, ‘The Limits of pp.Religious Values in Judicial Decisionmaking” Marquette Law Review, 1998, Vol. 81 No. 2, pp. 537-657, s. 557-559. 88 ABD Yüksek Mahkemesi Kararı, Obergefell v. Hodges, No. 14-556, 26/7/2015, s. 13 (Opinion of the Court). 89 Bu iddia, hem çoğunluk görüşünü kaleme alan hâkim Kennedy’nin hem de görüşe muhalif kalan hâkim Scalia, Roberts, Alito ve Thomas’ın görüşleri içerisinde yer almaktadır. Ayrıca Mahkeme bu davada 1952-1973 yılları arasında Amerikan Psikiyatrik Birliği tarafından eşcinselliğin akıl hastalığı olarak kabul edildiğine, 1974’den sonra ise cinsel yönelimin insan cinselliğinin normal bir ifadesi olarak kabul edilmeye başlandığına dikkat çekilmektedir. Bkz. Obergefell v. Hodges, No. 14-556, 26/7/2015, s. 7-8 (Opinion of the Court); Stephen M. Feldman, “(Same) Sex, Lies, And Democracy: Tradition, Religion, and Substantive Due Process (With as Emphasis on Obergefell v. Hodges)”, William & Mary Bill of Rights Journal, Vol. 24, No. 2-3, 2015, ss. 341-368, s. 341. 90 ABD Yüksek Mahkemesi Kararı, Obergefell v. Hodges, No. 14-556, 26/7/2015, s. 19 (Opinion of the Court).

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1